30 Eylül 2014 Salı

Kadın voleybolunda Milli Takımımız geçiş döneminde mi?


Kadın voleybolunda Milli Takım olarak bir geçiş döneminde, yükselişe geçmek için hazırlık evresinde miyiz? Büyük ihtimal ama çıtayı daha yükseğe taşımak ve sanırım diğer spor ülkelerinden geri kalmamak için de yapılması gereken ne ise o yapılmalı. Belki geçmiş dönemlere göre çok iyi konumda olabiliriz ama önemli olan dünyanın gerisinde kalmamak. Sanırım biz hiçbir zaman dört dörtlük bir takım olamıyoruz. Bütün mesele burda. Takımın bir tarafı tamamlansa, bir tarafı eksik kalıyor. Belki de dünyanın 1 numarası olmak için iki tane A sınıf oyuncu kadrosuna sahip olmak gerekiyor Brezilya gibi. Yani libero ile 7 kişilik sahaya çıkacak tam takımın olsa bile, o gün formunda olmayan her mevki oyuncusunun da bir yedeği olmalı. Çünkü voleybol bir takım oyunu ve halkalardan birisi aksadı mı zincirleme kazaya sebep olabiliyor, en azından başarı neticeye ulaşmıyor. Eksik halkayla başarıya ulaşmak için, karşı tarafta da bir aksaklığın olması gerekiyor. Bu halka eksikliği bir de psikolojik olarak etkilerse takımı, kilitleniyorsun takımca ve hiçbir şey yapamıyorsun. Biraz da coşku işi voleybol. Ne kadar moralliysen, o kadar iyi oynadığın gibi karşı tarafı da demoralize edebiliyor bu coşku.

Takımımıza teknik olarak değinmek gerekirse... En başta gerçekten Neslihan'ın yerini doldurabilecek bir çapraz yetiştiremedik 10 yıllık süreçte. Belki Seda ve Polen iyi birer çapraz oyuncu ama Neslihan ile kıyaslamak, onların oyunculuğunu sorgulamamıza sebep oluyor. Bir de voleybol da sakatlanma olayı olmasa. Hele stres kırığı denilen durum... Oyuncunun ne zaman kendine geleceği bile belli olmuyor. Yani bildiğimiz anlamda bir kırık değil ki. Ayağa spor yaparken fazla yük binmesi sonucu oluşan ödemlerin kemiğe fazla basınç yoluyla ağrı yapması durumu. Yani spora ara vermen gerekiyor. Ve Seda da bu durumdan en muzdarip oyuncularımızdan. Belki de Seda'dan istenilen verimin alınamamasının en büyük sebebi bu rahatsızlığının olması. Onun yerini doldurabilecek genç oyuncularımız da var ama voleybol artık günümüzde sadece güce dayalı olmadığı için tecrübe de gerektiriyor.

4 numara smaçörleri açısından şanslı taraflarımız çoktu. Çünkü 4 numaranın görevi sadece smaç yapmak değil, düzgün manşet alıp pasöre isabetli top taşımak da. Ve hatta iyi defans yapmak da. Bugüne kadar Natalia Hanikoğlu dışında bu işi en iyi yapan oyuncularımız Esra ve Gözde oldu. Tek eksikleri vardı; boylarının 1.80 civarında olması. Bu da uzun takımlara karşı zaman zaman sıkıntı yaratsa da Esra sıçrama yüksekliğiyle, Gözde de blok aralarından geçerek veya sert smaçlarıyla işi halletti. Neriman da gelmiş geçmiş en iyi 4 numara oyuncularımızdan. Hatta onun artısı çok sert bir smaçör olması. Ama onun da manşet sorunu ortaya çıkabiliyor zaman zaman. Yani her oyuncunun artılarının yanında eksileri de olabiliyor. Olmayan oyuncular yok mu dünyada? Olmaz olur mu? Osmokrovic'i nasıl unutabiliriz. Sokolova'yı, Logan Tom'u nasıl unutabiliriz. Peki ya Kim'e ne demeli? Onun hiç kusuru yok ama. Bana göre o dünyanın gelmiş geçmiş en iyi voleybolcusu; smaç servis onda, manşet onda, defans onda, blok onda, bir maçta 40 sayı yaparak skorerlik ve öldürücü smaçlar onda. Kore'nin Türkiye'den doğan güneşi bence o.

Orta oyuncular konusunda da sıkıntımız yok sayılabilir ama bizim orta oyuncularımızın asıl görevleri olan blok yapma sorunu var. Tamam skor da üretsinler ama karşı takımı caydırıcı çok önemli bir unsur blok yapmak. Blok karşı takımı hataya sürükler ve voleybol artık karşı tarafın hatalarıyla kazanılan bir oyun. Yani senin topu smaçla sahanın içine gömmen gerekmiyor. Aysun çok iyi idi, Özlem iyi idi, Eda çok iyi idi, Bahar eh! Ve Kübra... Yaşı çok küçük daha. Bir smaçör kadar skor üretebiliyor ama bloklar için biraz daha tecrübelenmesi gerekiyor. Ve bu mevkide görevini en iyi yapan, yani en iyi blok yapan Milli Takıma nedense dahil edilmeyen Ayşe Gökçen. Pasör sorunumuz hiç olmadı, olmaz da. Bahar Urcu, Elif, Özge, Naz, Asuman ve genç kızlardan çok iyi pasörler var daha. Liberolarımız da hep iyi idi; Gülden, Gizem, Nihan, Merve...

Demek ki bizim sıkı bir pasör çaprazına ve de orta oyuncularımızın blok yapmasına ihtiyacımız var. Ama en önemlisi neye ihtiyacımız var biliyor musunuz? Antrenöre. Reşat Yazıcıoğulları dışında bir türlü antrenörlerimize hiç ısınamadım gerçekten. Kızlarımız sanki kendi iradeleriyle oynuyor gibi. Yani antrenörlerin katkısını hiç göremiyorum.

Şu anda Dünya Şampiyonası oynanıyor ama işler hiç iyi gitmiyor. Gerçekten Gözde ve Neriman olmasaymış, halimiz içler acısıymış. Yerlerde sürünmüyorsak, diğer kızlarımıza haksızlık olmasın ama onlar sayesinde. Belki Eda ve Neslihan sakat olmasalardı, Esra da Milli Takım'dan ayrılmasaydı, 3-0 kazanacağımız maçları hatalarımız yüzünden 3-2 vermezdik. Her zaman zirvede olabilmek için, bir Rusya, Brezilya veya Amerika gibi sürekli sıkı sporcu yetiştirmek gerekiyor. Bir zamanların zirveye oynayan Küba'sına bakarsanız 22. sırada. Demek ki yükselişler gibi düşüşler de olabiliyor. Umarım başta da dediğim gibi geçiş döneminde, genç kızlarımızın tecrübelenme dönemindeyizdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder