4 Nisan 2014 Cuma

Korku Cumhuriyeti

Gerçekten tuhaf, güvencesiz, hatta korkunç bir yaşama döndü hayatımız. Korku Cumhuriyeti olmanın hakkını vermeye başladık. Kariyerli ve de en güçlü noktada olana karşı ne hak iddia edebiliyorsun, ne de soru sorabiliyorsun. Eğer bir insan Başbakan konumundaysa, üslubunun karşısındakini anlar ve dinler şekilde olması gerekmez mi? Bir gazeteci iktidar partisinin bir milletvekilinin ses kayıtlarıyla ilgili bir soru soruyor Başbakan'a. Gazeteci ses kaydında yer alan kişilerden birinin, sesin kendisine ait ve gerçek olduğunu söylediği ve özür dilediğini hatırlattığı halde Başbakan hala montaj diyor ve gazeteciyi susturuyor. Eğer milletvekili de bir gün ses kaydının montaj olmadığını, gerçek olduğunu söylerse ne olur; hiçbir şey olmaz. Sadece o milletvekili dürüstlüğüyle kendi ipini kendi çekmiş olur partisine kendisini savunacak fırsat bırakmadığı için. Zaten partisi kendisini ihraç etmek istemediği için milletvekili montaj diyor ya. Partisi milletvekilini gözden çıkarsaydı, milletvekilinin söyleyeceği bir şey kalmazdı zaten. Tuhaf olan ne biliyor musunuz; o kadar ses kaydı çıktı ortaya. Gerçekten bunların hepsi montaj olabilir mi?

Bugünkü korku cumhuriyetine uyan ilginç olaylardan biri de, bir sanatçının 2,5 yaşındaki oğlunu parkta gezdirirken polis sorgusuyla karşılaşması. Polislerin dediğine göre kadınlardan biri şikayette bulunmuş. Hangi kadın, hangi amaçla? Acaba çocuk tacizcisi veya çocuk kaçakçısı olarak mı? Çocuklara bakma yetkisi sadece kadınlara mı ait, yoksa bir erkeğe yakıştırılamadığı için yanlış mı anlaşıldı? Verilen eşgal deniliyor. Gerçekten böyle eşgallik bir durum varsa, konunun ne olduğu da açıklansın da, insanlar keyfi olarak sorgulandığını falan düşünmesin. Benim de başıma gelmişti böyle bir olay. Bir erkekle konuşurken karakola götürülmüştüm. Şikayet gelmiş de öyle götürülmüşüm. Ne için şikayet geldiği, kimin şikayet ettiği söylenmiyor tabi. Karakolda bekletildim, bekletildim, sonra serbest bırakıldım. Bu keyfiyet değil de nedir? Farklı olaylar mı; hayır hiç de farklı olaylar değil. Gerçekten sokaktaki bir kadının, parktaki bir çocuğun güvenliğini falan düşündüğü için şikayette falan bulunabileceğine inanıyor musunuz? Var mı bizde o kadar duyarlılık. Sokaklar da insanlar şiddete maruz kalıyorlar, öldürülüyorlar, o zaman niye duyarlılık gösterilmiyor? Polisler bile şikayette bulunduğun zaman seninle ilgilenmiyorlar, ama yolda giderken durdurup sorgulama yapıyorlar.

Gerçekten şu anda ülkemiz kutuplaşmış durumda. Bir tarafta yanlışlarına rağmen "dediğim dedik"çi baskıcılar, bir tarafta hayatlarını içlerinden geldiği gibi doğalarına uygun yaşamak isteyen özgürlükçüler. Sonu nereye mi gider? Bilmem; ben de kendi doğrularım konusunda "dediğim dedik"çiyimdir de!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder