10 Şubat 2014 Pazartesi

"X Factor Türkiye" başladı


"X Factor" Türkiye başladı. Bu müzik yarışmalarının ülkemizdeki amacı nedir? Müziğe hizmet etmek mi, müziğe yeni starlar kazandırmak mı, yoksa yapımcıya raiting yaptırmak mı...? Bu ülke çok "popstar" yarışmaları gördü ama hiçbir star sektör tarafından değerlendirilmedi. Sadece kullanılıp atıldı. Star adayları şanslarını kullanamadılar diyemeyiz. O fırsat verildi mi acaba onlara?

İlk yarışmacı Ferah'tı; Suriyeli bir annenin kilolu kızı. Babası yurt dışında olduğu için göz yaşartıcı hikayesi de vardı. Ama şarkı söylemeye başlayınca, insan "profesyonel şarkıcılar şarkıcıysa bu kız ne oluyor?" diyor. Şarkı söylemiyordu, resmen feleğimize okuyordu muhteşem ötesi yorumuyla. Sertab Erener'in "Aşk" şarkısını söyledi ve Sertab Erener'in yorumunu kilometrelerce solladı. Şarkıya ruh verdi demek bile hafif kalır. Kız, "şarkıcı nasıl olur?"un da çok sağlam bir örneğiydi. Ben gerçekten bayıldım bu kızın yorumuna. Evet bu kızla Batı'daki şarkı yarışmalarına benzemiş X Factör.

İlyas Yalçıntaş da dikkat çeken yarışmacılardan birisiydi. Çok dolu-dolu, gümbür-gümbür bir sesti. Şimdiye kadar neredeymiş bu sesler dedirtiyor insana. Bir de sıfır bir şarkıyla katıldı yarışmaya; "İncirler Olana Kadar". Bunlar yarışmacı değil, çok profesyonel şarkıcılar gibi.

17 yaşındaki Sergen iyi sesine rağmen yarışmaya hazır değildi ama ne bileyim yarışmaya alınıp, yarışmada yetiştirilebilirdi. Sonuçta profesyonellerin katıldığı bir yarışma değildi. Evet ışık arıyorlardı ve belki de ışık göremediler Sergen'de. Sergen çok üzüldü elendiği için, jüri de çok üzüldü ama bu neye yarar ki. Emre Aydın söz falan verdi okul hayatı boyunca onunla ilgileneceğini ama...

Jüri iyi hoş da, bazı yarışmacılar kötü olmasına rağmen onları rencide etmeme adına saygı konusunda daha nazik ve daha profesyonel davranamaz mı? Hakaret etmek illa ki ağızdan kötü laf çıkması değildir. Ses tonu bile insanı fazlasıyla aşağılanmış hissettirebilir. Sesi-yorumu iyi olana iyi davranmak, kötü olana kötü davranmak bir ayrımcılık değil midir? Tabi bu yarışmaya gelenler her şeyi göze alarak gelmeliler ama gene de insan hiç tanımadığı inanların karşısında sağlam duramayabilir ve öyle de oluyorlar. Bari yarışmaya katılmayı hak etmeyenleri milyonlara göstermeyin de televizyon aracılığıyla ikinci kez rencide olmasınlar. Belki de profesyonellik acımasız olmaktır. Mesela Almanya'dan katılan Şahin ve Mehtap ikilisinden, Mehtap'ın tek başına yarışması istendi, kız da "hayır" dedi.

Belki de yarışmanın uzun ömürlü olması için orta halli olması da kaçınılmaz. Çok profesyonel olursa izleyici kaybedebilir. İnsanların ilgisini çekebilmek için hem dramatik hikayeler olmalı, hem acımasızlık olmalı, hem de kalite olarak biraz izleyiciye inebilmeli... Çünkü işin eğlence tarafı olmazsa para etmez!

Fırçacı Ahmet Aslan (seyyar satıcı) da kitleleri etkileyebilecek bir yarışmacı. Tam bizden. Gariban. Evli, çoluk-çocuk sahibi, zor koşullarda yaşayan bir kişi. Ahmet Aslan'ın çok saf olması, ezilmişliğin sembolü olması, dik başlılık yapmaması jüriyi etkilediği gibi halkı da etkileyecektir kuşkusuz; 3. çocuğunun doğmamasına sıfır yaşında, daha çıkmadı dünyaya demesi falan... Arap asıllıymış. Tıpkı yıllar önce Popstar'da çıkmış Bayhan'ın bir başka verisyonu gibi. Evet tezat yarışmacıların olduğu bir yarışma; İlk yarışmacı X Factör'lük, son yarışmacı Alaturka Popstar'lık. Dedim ya, yarışmanın sürekliliğinin olması için kitlelere de hitap etmesi gerekiyor raiting yapması için. Ahmet'te samimiyet buldu jüri ama Ahmet yarışma dışında çıksaydı karşılarına, kaale alırlar mıydı? Zannetmiyorum. Ahmetler çok bu dünyada ama ancak yarışmalarda işe yaradığı için övgüler alıyor; Bugün takdir edersiniz, yarışma bitince umrunuzda bile olmazlar. Bu tür yarışmaları niye sevmiyoruım biliyor musunuz? İnsanların umutlarıyla oynanıyor. Oysa müziğin içinde olan kişilerden oluşsa yarışmacılar, elenmeleri çok da yaralayıcı olmaz kapasitelerinin ne olduğunu bildiklerinden.

Jürinin performansını değerlendirirsek, Armağan Çağlayan dışında pek de bir sıcaklık bulamadım. Yalnız yarışmanın sunucusu Kadir Doğulu'nun bu kadar profesyonel olduğunu bilmediğim için çok şaşırdım. Ekranlarımızın gerçekten ses tonu bu kadar güzel bir sunucuya ihtiyacı vardır. Fizik desen zaten yerinde.

2 yorum:

  1. Sevgili Halil yazmayı pek beceremem ama ne yalan söyleyeyem seni her okuduğumda o kadar duygularıma tercüman oluyorsunki ben yazmışım gibi aynı samimiyet ve sıcaklığı buluyorum.

    Ben Emre Aydın'ı çok seviyorum nasıl burada diye şaşırmadım değil ona keza Ömer Karacan. ben acun'u sevmediğim halde O ses Türkiye'yi jüriler arasındaki o hoş diyalogdan dolayı çok seviyordum aynı samimiyeti bu yarışmada bende bulamadım zamanla oturur mu bilemeyiz. bekleyelim
    görelim. sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim. Duygularına tercüman olabiliyorsam ne ala...

    YanıtlaSil