9 Aralık 2013 Pazartesi

Adamlar resmen CD gibiydiler!


Dün gece evrenin sanatsal programlarından birindeydim. Müzisyen ve organizatör Abdullah Ulunay ile Facebook üzerinden tanışıyorduk. Onun bir Denizli organizasyonu sayesinde de es geçtiğim Flört grubunun ne olduğunu öğrenerek resmen yerin dibine girmiştim. Flört bir fenomen olmuş da, ben hala bu gruba uyanamamışım. Zaten konserde de gördüm. Şarkılarını marş gibi herkes ezbere biliyordu. Sevgili Abdullah Ulunay beni Flört'ün Denizli konserine davet etti. Günümüz Pop Rock müziğinden hoşlanan arkadaşım da tesadüfen o gün beni aradı ve ikimiz gittik konsere. Beni şaşırtan Flört grubunun bu kadar sevilmesi kadar, Denizli'de bu kadar kaliteli bir müzik ortamı ve potansiyelinin olmasıydı (Sen uyu bakalım Halil!). Belki sadece eğleniyorlar da olabilirler ama sonuçta güzel bir müzikle eğleniyorlar.

Flört gerçekten dört dörtlük bir müzik grubu. Popülerlikle zerre alakası olmayan, dertleri sadece güzel müzik yapmak olan müzisyenlerden oluşuyor. 60'lar, 70'ler tadında o kadar kaliteli müzik yapıyorlar ki, sanki o yıllara ve o dönemin Batı'sına ışınlanmış gibi oluyorsun, bir Beatles, bir Bee Gees, bir Freddie Mercury dinliyormuş gibi oluyorsun veya repertuarlarıyla zaman-zaman Anadolu'da Rock'a geçiş yapıyorsun. Bilinçli müzik yapıyorlar, ne yaptıklarının da farkındalar. Layığıyla müzik yapıyorlar kısaca. Stüdyoya girip, kayıt yapıyormuş seviyesinden konser veriyorlar. O yüzden de CD'den playback yapıyorlarmış zannediyorsun. Tabi bundaki etkenin, müzisyenliklerindeki ustalık olduğunu söylemeye gerek yok.

Eğlendirmesini de çok iyi biliyorlar, özgür ama ciddiyetle. Onları bana sevdiren yaptıkları müzik tarzıydı ama konserlerinde müziği ciddiye alan kişiler olduklarını görmem, onlara karşı olan duygularımı iyice pekiştirdi. Gerçekten A sınıfında müzik yapan, A sınıfında bir müzik grubu. Ha bir de dinleyiciyle çok sağlam bir kontakları var. Dinleyiciyi müziğe fazlasıyla doyuruyorlar; Kaliteli müziğin yanı sıra süre olarak da kısıtlama yoktu konserlerinde. Saatlerce çalıyorlar, söylüyorlar. Konser vermeye gelmemişler de, sanki kendilerinin keyfi için müzik yapmaya gelmişler gibiydiler. Gerçek müziğin sırrı da işte burda. Önce kendin için müzik yapmak. O bir şekilde dinleyiciye ulaşır, geçer zaten. Havanın soğuğundan değil, onların müziğinin heyecanından dip-diri bir gece geçirdik. Ben zaten haftalar önce Flört'le hayatımın en büyük müzik aşklarından birini yaşamaya başlamıştım bile.

Not: Onların usta müzisyenliklerini kıskandım. Ben de hep böyle olur güzel müzik ortamlarında. Çünkü hayatta yapılacak en güzel işi yapmaktadır müzisyenler, müzik engelli bir dünyaya rağmen. Engelli dedim, gerçekten müziğe hak edilen değerin verilmediğine inanıyorum hala. Abdullah Ulunay'ında dediği gibi, gerçek müziğe hak ettiği değer verilseydi, şu anda çok daha güzel bir dünyada yaşıyor olurduk. Çünkü hayatı özgürleştirecek olan en önemli şeylerden birisi müziktir. Müzik var ama nasıl müzik olduğu çok önemli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder