18 Kasım 2013 Pazartesi

Kulüpler spor merkezi değil de, sanki yem fabrikası!


Sporda, özellikle futbolda falan ahlaktan bahsedilir ama ahlak anlayışı sadece belden aşağı çalışıyor. Mesela futbolcu eşcinselse ahlaka ters olduğu için transferine soğuk bakılıyor, ülkemizde olduğu gibi hakem eşcinselse hakemliği federasyon tarafından çeşitli bahanelerle engelleniyor, falan-filan... Bu yazıyı yazmamın sebebi de fotbolla ilgili son haber. Galatasaray'da oynayan Albert Riera diye bir futbolcu varmış. Nereden bileceğim ki futbolla derinlemesine ilgilenmeyince. İşte bu futbolcu, 3 milyon Euro olan sözleşmesinin uzamaması için, futbol oynattırılmayıp, takımda bekletiliyormuş. Takımdan uzaklaştırılma bahanesi de, sanırım "ilk 11'de forma bulacak seviyede değil" olacaktır.

Uzaktan baktığımızda spor ama arka planını incelediğimizde ne düzenbazlıkların döndüğüne şahit oluyoruz. Özellik ticari hayatta olduğu gibi, spor dünyasında da her şey paranın etrafında dönüyor. Mesela Fenerbahçeli voleybolcu Kim'in de Kore'deki kulubü, kızı yüksek fiyattan satabilmek için elinden gelen zorluğu çıkarıyor. Sporcuların hayatlarıyla, spor gelecekleriyle oynamak hangi spor ahlakına sığıyor acaba? Yoksa para için her türlü ahlaksızlık mübah mı? Yoksa biraz önce de bahsettiğim gibi ahlak sadece cinselliğe mahsus bir şey mi? Spor, spor değil de, sanki yem fabrikası, çimento fabrikası.

Sporcu olmadan spor diye bir şey olabilir mi? Kulüpten antrenöre kadar hepsi yan unsurdur. O yüzden sporcuların kıymeti bilinmeli, ticari çıkarlara bencilce alet edilmemeli, kulüpteki başkanından antrenörüne kadar seçilirlerken de en başta onların-yöneticilerin ahlakı göz önünde bulundurulmalı. Ben mesela sporcu olsam, sporcuya yamuk yapan bir kulübe gelmeyi hayat boyu düşünmem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder