Çıkarcı dünyada maddi-manevi getirisi olmayanlar gözden çıkarılanlar sınıfında yer alıyor ve gözden çıkarılanların acı çekmesi, ölmesi ne yazık ki en duyarlı olanların, hatta gözden çıkarılanların bile hiç umurunda olmuyor. O kadar duyarsızız ki ayrımcılıklara karşı, canımız yanınca bile başkalarının acılarını anlamaya niyetlenmiyoruz. Hep kendimizi düşünüyoruz, hep kendi derdimizdeyiz. Ama başkalarını düşünmezsek bizi kim düşünecek?
Gözden çıkarılanların en başında hayvanlar geliyor insan egemenliğinden dolayı. Çünkü insanlara göre her şey insanların hizmeti için yaratılmış. Maddi değeri olan ve insanlığa hizmette daha faydalı olanlar, hizmet ettikleri sürece yaşayabiliyor en azından ( Ne kadar yaşamaksa). Diğerleri hiç de önemli değil.
Bu durum insanlar için de geçerli. Gençsen, güzelsen, güçlüysen daha bir makbule geçiyorsun. Bir de sistemin bir parçasıysan tadına doyum olmuyor. Bireysen, kendinsen, sistemin karşısındaysan, egemen sisteme boyun eğmiyorsan ötekisindir. Ayrımcılığa maruz kalırsın, sürülürsün, şiddete maruz kalırsın, aç kalırsın, cinayete kurban gidersin. Bu hiç kimsenin umrunda olmaz. Çünkü sen onlardan değilsin, onlardan olmayı kabul etmemişsin.
Gözden çıkarılan olmasına rağmen, diğer gözden çıkarılanlara karşı duyarsız olanları nasıl açıklayabiliriz acaba? Bu konuda bir şeyler yapmak isteyenler var, durumun farkında olanlar var, bir de hiç umursamayanlar var gözden çıkarılanlar sınıfında olmalarına rağmen.
Gözden çıkarılanların bir kısmı, bir şekilde canını kurtarabilir ama yaşından dolayı (Yaşlılar) savunma gücü olmayanlar ne yapsın? Ya özürlü olup da hep birilerine bağımlı olan diğerleri?
Yaşıyor gibiyiz ama acılara karşı o kadar duyarsızı ki. Bu yaşamak mıdır? Aç kalmak, kendi memleketinden sürgün, şiddet, cinayet, aşağılama, her türlü ayrımcılık kendi başımıza gelse ne düşünürüz acaba? Anlayabilir miyiz gözden çıkarılmayı, çıkarılanları o zaman? Belki ama bu yeterli olur mu çözüm için? Gerçek insanlık kendi başımıza gelmeden de bir şeyler yapmak değil midir?
Bugün kaç mülteci dışarıda-açıkta soğuktan veya açlıktan uyuyamıyor acaba? Kaç kedi veya diğer hayvanlar sokakta yardıma muhtaç? Kaç yaşlı sevgisiz bir şekilde ölüme gün sayıyor? Kaç özürlü hayata karışmak için sıra bekliyor? Kaç eşcinsel, transseksüel sırf cinsel kimliğinden dolayı nefret cinayetine kurban gitmiştir?
Bazen hayat gailemiz o kadar sıradan ve gereksiz ki, dünyayı boşu-boşuna işgal ettiğimizi düşünüyorum. Oysa hayatta her deneyim bir tecrübedir ve kendi yaşamımızda bize faydalı olacaktır. Duyarlılığımızı, insanlığımızı arttıracak bu tecrübelerden niye mahrum kalalım, niye mahrum edelim ki kendimizi? Bugün başkalarının başına gelen olumsuzlukların kendi başımıza gelmeyeceğinin garantisi yok ki? Her duyarlılık bize gelecekte duyarlılık olarak, tecrübe olarak geri dönecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder