13 Nisan 2012 Cuma

Kalçaları Çok Güzeldi Ama Bol Pantolon Giyerek Saklıyordu

Çünkü erkeğin yuvarlak ve güzel kalçaları olmaması gerektiğini öğrenmişti. Memeleri de tahta gibi kaburgalarına yapışmalıydı. Arkadaş çevresinde ne alay edilmek istiyordu, ne de kız gibi güzel olarak alışıla gelmiş erkeklik anlayışının dışına çıkmak istiyordu. Eşcinseldi ama gizli bir eşcinsel olduğu için eşcinselliği çağrıştıran bir özelliği olmamalıydı. Erkek olarak bilinmesi gerektiği gibi toplumsal bir erkek olmaktan da şikayetçi değildi. Eşcinsellik onun için sadece cinsellikten ibaretti ve boşalıp yataktan çıktıktan sonra, ne yaşadığı önemli değildi. Çünkü toplumdaki yerini belirleyen erkekliği olduğu için, yataktaki teslimiyetçiliği veya ne olduğu gizli kalmalıydı erkekliğe ters olduğu için. Cinsel kimliğini yatakta tatmin etmesi yeterliydi onun için. Toplumsal kimliği de, kendisi olmayarak da olsa erkeklik olarak gerçekleşmeliydi. Sadece dışlanma korkusu olduğu için değil de, kendisi de buna inanıyordu veya inanmıştı veya inandırılmıştı. Erkeklik, erkek olmak eşcinsel de olsa onun için de en önceliklisiydi. Şartlar uygun olmadığı sürece belki de eşcinselliğini hep erteleyecekti bir çoğunun yaptığı gibi. Zaten evlenme yaşı gelince evlenecek, çoluğa-çocuğa karışacaktı. Önemli olan kendi yapısına ters düşmek değil, heteroseksist toplumsal yapıya ters düşmekti. Çünkü herkes nasıl yapıyorsa, o da öyle yapacaktı, herkes ne kadar mutlu oluyorsa o da o kadar mutlu olacaktı. Öyle öğrenmişti, öyle biliyordu. Başka doğru aramak da anlamsız ve gereksizdi.

Cinsiyetçi yapıyla doğar-doğmaz karşılaşıyoruz ve eğitim hayatımız, iş hayatımız, arkadaş çevremiz, tüm toplumsal birim ve kurumlarımız cinsiyetçi heteroseksist yapıyla şekillendiği için de, cinsiyetçi yetişmemiz, dolayısıyla cinsiyetçiliğin getirdiği ayrımcılık ve olumsuzluklar kaçınılmaz oluyor.

Bugün okuduğum diyeceğim ama her gün karşılaşıyoruz cinsiyetçilik ve olumsuzluklarıyla ilgili haberlerle, Türk erkeğinin kaldıramayacağı davranışlara dair iddia, kız doğduğu için öldürülen bebek, lise öğrencisi bir kızın kaçırılarak tecavüz edilmesi... Hep bunlar erkek cinsiyetçiliğinden kaynaklı mağduriyetler.

Farkındaysanız ne kadar kaçırma ve tecavüz olayları oluyor ve (Kaçıranlar hep erkek oluyor da, hiç kadın olmuyor) buna rağmen de bir o kadar ahlakçıyız. Ahlakçılığımız da cinsellikten ibaret ama. Bastırdıkça da ahlakçılık ters tepiyor ve taciz ve tecavüzler artıyor. Heteroseksizme göre yarattığımız ahlakçılık çıkmazında çelişkilerle kendi-kendimiz boğuyoruz. Cinsellik tabu olmaya devam ederse, insanlar kendilerini özgür bir şekilde gerçekleştiremezlerse, güçlü olanların güçsüz olanları mağdur etmesinin önüne de geçilemez ne yazık ki. Heteroseksist sistemin öğretilerek de olsa, içselleştirilerek de olsa, dayatmayla-yaptırımlarla da olsa herkese uymayabileceğini, doğal yapıyı zorlamanın ters tepebileceğini ne zaman öğreneceğiz, anlayacağız acaba?

İnternetle ilgili bir konferansta, video oyunlarındaki kadın ve erkek karakterlerinin ortak özelliklerinden bahsedilmiş. Kadınlar beyaz ırktan olup büyük göğüslü, ince belli, yuvarlak hatlı, bol rujlu kırmızı dudakları hafif açık, göğüs uçları uyarılmış, vücuda yapışmış kısmen giysiliymiş. Erkeklerse, geniş omuzlu, ince bel ve dar kalçalı, kaslı ve gayri seksi görünümdelermiş.

Video oyunlarını yapanlar kim acaba? Siz (heterosesizm) yetiştirmediniz mi bu insanları? Erkeğin ve kadının nasıl olması gerektiğine dair birebir uyan, istediğiniz gibi kıstaslar değil mi bu özellikler?

Sonra da şikayetler geliyor, yasaklar uygulanıyor ama ahlaksızlığın önüne geçilemiyor. Neden acaba? Çünkü heteroseksizm doğru yol değil de ondan. Bırakın insan içlerinden geldiği gibi yaşasın. Bir şeylere benzetmeye çalışmasın, doğal olsunlar, kendileri olsunlar.

Bırakalım da eşcinsel mi olsun diyen bir zihniyet hakim tabi. Evet bırakın eşcinsel olanlar eşcinsel olarak yaşasınlar. Çünkü eşcinsel olmayanlar eşcinsel olmaz zaten. Ahlaksızlığın sebebi insanların doğal olamamasından, kendileri olamamasından kaynaklanıyor. İnsanları başkaları gibi olmaya zorlayınca duyarlılığı kalmıyor. Duyarlılık olmayınca da  ne zor kullanmaktan geri duruyor, ne de kolayca yönlendirilmeye dur diyebiliyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder