14 Ekim 2011 Cuma

Mümkünse Biraz Samimiyet Lütfen

Eğer moralini bozmak istemiyorsan heteroseksist dünyayla ilişkini kesmen şart. Yoksa birazcık vicdanın varsa duyarsız kalamıyorsun ayrımcılıklara, haksızlıklara, eşitsizliklere, özellikle cinayetlere. Galiba vicdanları serin tutmak için istenmiyor herkes tarafından kanın, nefretin, şiddetin, cinayetin görünür olması.

Yine bir cinayet. Bu sefer İzmir'de. Gün geçmiyor ki bir kadın erkekler tarafından katledilmesin. Boğazı kesilerek öldürülmüş. Tek sebepse şiddet nedeniyle ayrılan kadının kocasına dönmek istememesi. Mal ya erkekliğin dışında kalanlar! İstedikleri yapılmak zorunda. Yoksa sonuçları ortada. Kadın üstelik defalarca karakola gidip kocası hakkında şikayette ve kocasına karşı devletten korunma talebinde bulunmuş. Devlet ne zaman koruyacak mağdur olanları acaba çok merak ediyorum? Aslında cevabı ortada. Mağdur olanlar harekete geçmediği sürece bu düzen değişmez. Hükümetin kadın cinayetlerinin ulu orta sergilenmesini istememesinin bahanesiyse mahremiyet ve özenme yaratır düşüncesi. Allah aşkına mahremiyet dediğiniz illet katillere cesaret vermekten başka ne işe yarıyor ki? "Kol kırılır yen içinde kalır" zihniyetinin bir yansıması değil mi bu ört-bas etme telaşı? Sen zihniyet olarak kadına bakış açısını değiştirmezsen tabi ki özenti yaratır cinayetler.

Kağıt üzerinde kadın-erkek eşitliği de, bu eşitliğe fırsat vermeyen bir iktidar politikası yüzünden bir işe yaramaz ki. Bunu topluma kazandırmak için bir plan-program uygulanmazsa, yasalardaki eşitlik vitrin malzemesi olarak kalır.

Medyadan şahit olduğumuz hükümetin ahlak anlayışı ve kadına bakış açısı, yaşanılan kadın cinayetleri yasalardaki eşitlikle tamamen çelişik olduğu için, hükümetin ve yasalarının eşitliği savunmasının  hiçbir inandırıcılığı yok.
 
"Kadına özgürlük" denilince kadını kısıtlayacak olan "türbana özgürlük" deniliyor resmen ki kadının mecliste pantolon giyebilmesi için verilen önerge kadının kalçasını açıkta bırakıp tahrik unsuru, çirkin görüntü oluşturur bahanesiyle geri çekiliyor.

"Kadına eşitlik" deniliyor ama kadının şiddete maruz kalmasının kendince haklı bahaneleri sıralanıyor hükümetin resmi internet sitesinde. Kadının asli görevi ev "hanımlığı" ymış. Dikkatinizi çekerim "hanımlık"! Spor dahil bir çok alanda kadınların tanımlama olarak bile bayanlaştırılmasının, hanımlaştırılmasının altında da heteroseksist sistemin kadınları söz dinleyen, uslu sınıfına sokma politikası yatmaktadır.

Kadın yemek yapmazsa dayak yiyebilir, çalışmaya kalkıp çocuğuna bakmazsa çocuğu tecavüze uğrayabilir, dikkatsizlikten ocaktaki yemek taşıp çocuğun üzerine dökülebilir, kocasına ilgi göstermezse aldatılabilir-miş. O kadar traji-komik ki, "Bizi böyle bir hükümet mi yönetiyor?" diye hayıflanıyorum.

Herkese eşitlik deniyor ama bir "Bakan" ın "eşcinsellik hastalık" demesinden sonra, aynı hükümet, aynı internet sitesinde yazılı olarak da kadın eşcinselliği-lezbiyenliğini hastalık olarak tanımlayıp nedenini de açıklıyor bir güzel. Kaba ve egoist erkeklerle evlendirilen kızlar lezbiyen oluyormuş. Yani "Dayak yiyen kadın karşı cinsle beraberlikten soğuduğu için kendi cinsine yöneliyor." denmek isteniyor galiba. E aynı yazıda kadının kocasından dayak yemesinin haklı gerekçeleri sıralamışsınız. O kocalar kaba olmayan kibar kocalar olduğu için lezbiyenliğe sebebiyet vermiyorlar mı acaba? Yoksa "Kocana karşı gelirsen veya ev hanımlığı olan asli görevini yapmazsan hem dayağı hak eder, üstüne-üstlük bir de lezbiyen olursun." mu denmek isteniyor acaba?

Bir ülkenin hükümeti bilimsel olarak hiçbir dayanağı olmayan açıklama yaparak kendi vatandaşını nasıl nefret cinayetlerine veya ayrımcılığa hedef gösterebilir ki? Ben nasıl inanırım böyle bir hükümete? Beni-eşcinselliği-mi yok sayan bir iktidar, içinde ben-benim gerçeklerim olmadıktan sonra dünyayı kurtarsa ne işe yarar ki? Bu sadece kendi istediği bir düzen kurmak demektir.

Lezbiyenlik demişken televizyon dizilerinden tanıdığımız ve eşcinsellik temalı "Zenne" filminin oyuncularından Ünal Silver kızının da eşcinsel olduğunu açıklamış ve demiş ki, "Anne-babalar çocukları eşcinsel olduğu için niye üzülürler ki? Benim çocuklarım kanser olurlarsa üzülürüm."

Ünal Silver belki açıklayabilirdi ama erkek egemen bir toplumda babalar erkek çocuklarının eşcinselliğini kızlarının eşcinselliği kadar kolay kabul edip açıklayabilirler mi acaba? Açıklayamazlar, açıklayamıyorlar ki. Çünkü erkekliğin anlamı güç demektir, işgal eden demektir, iğfal eden demektir. Kadınlar arası ilişkide kadın-kadına iğfal rahatsız edici boyutta değildir erkeklerin dünyasında. Ancak erkeklerin kontrolü-egemenliği dışında namus kapsamındaki karısı, kızı, kardeşi, özellikle oğlu veya kendi cinselliğine, kısaca heteroseksizme ters düşen bir ilişki olduğu zaman iğfal edilmiş sayılacağından en şiddetlisinden rahatsız olur, tepkisini de kan akıtarak gösterir erkekler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder