7 Eylül 2017 Perşembe

"Trans kadın olarak gey erkek istemiyorum; yalnızlığa mahkumum öyleyse!"

Dün akşam kendini trans kadın olarak tanımlayan bir arkadaşla sosyal medya üzerinden sohbet ettik...


O: Dinin transseksüellere bakış açısı çok korkunç. Biz kendimizi neden erkek bedenindeyken kadın gibi hissediyoruz? Tanrı bizi erkek olarak yarattıysa neden erkek gibi hissetmiyoruz?
Ben: Belki kadınlığı veya erkekliği sosyolojik anlamda içselleştiriyoruz, belki de erkek bedeninde kadınlık var ama toplumsal cinisyete uymadığı için bize ters geliyor. Koşullanmasak belki de cinsiyet kimliğine bu kadar kafayı takmayacağız.

O: Kendimi erkek hissetmediğimden eminim. Uzun süre kendimi kadın hissettim. Şu an nötürüm. Ama erkek veya kadın hissetmek diye bir şey var.
Ben: İçinden nasıl geliyorsa öyle davran. Bir kalıba uyacağım diye kendini zorlama.

O; Trans kadınlar gay erkek istemiyorlar. Bu insanlar sonsuza kadar yalnız kalmaya mahkum öyleyse. Ben trans kadın olarak bir gün geçiş ameliyatı olursam, asla trans bir erkekle beraber olamam. Ama geyle de olamam. O halde hetero bir erkek trans kadını niye tercih etsin? O halde biz yalnız kalmaya mahkumuz ve sadece ruhsal anlamda tatmin olabiliriz. Bu gerçek çok ağır değil mi? Bu gerçekle transların bunalıma sürüklenmesi muhtemel. Benim bedenimle bir sorunum yok ama kendimi gay olarak tanımlamıyorum ve de geylerle birliktelik yaşayamıyorum.
Ben: Burada heteroseksizmin bizi çocukluktan itibaren cinisyetçiliğe koşullamasından dolayı içselleştirilmiş homofobi devreye giriyor olabilir.

O: Yani her trans bedeniyle sorunlu değil aslında. Ama erkek bedeninden rahatsız olan da geçiş ameliyatı olmalı diye düşünüyorum. Erkek bedeninde kadın olarak yaşamak her zaman çözüm olmayabiliyor. Yani bedeninden rahatsız olanlar var; kıllarından, kaslarından... Ve bunun sebebi homofobi gibi görünmüyor bana.
Ben: O zaman ya ameliyat olunacak, ya da erkek bedeninde kadın yaşanacak. Kişinin psikolojisi hangisini kaldıracaksa, onu tercih etmeli...

O: Toplum beni erkeklere karşı değil aksine kadınlara karşı koşullandırdı ama ben erkekleri sevdim. Benim hislerim doğal ama bedensel yaratılışım yanlış.
Ben: Bana göre yanlış yok. Doğada sadece erkek bedeninde erkeklik veya kadın bedeninde kadınlık diye bir şey olamaz, olmamalı. O beden ki, bizim duygularımızı her şekilde taşımaya müsait. Benim kendi cinsimi sevmeme veya kendimi kadın gibi hissetmeme veya hiçbir cinste hissetmememe engel değil ki. Ben kendimi ne hissedersem hissedeyim, o beden benim kendimi gerçekleştirmemi sağlar, sağlıyor. Gerçekleştiremiyorsak, toplumsal cinsiyet denilen bir terslik devreye girebilir bu noktada. Toplumsal cinsiyet rollerini de doğal kabul edersek, hataya düşeriz ve işin içinden çıkamayız. Bizi çıkmazlara sokan zaten, toplumsal cinsiyet odaklı yaşamamız. Mesela toplumsal cinsiyet kurallarının işlemediği hayvanlar dünyasnda, bu canlılar kendi cinslerine ilgi duyarlarken belli rollerin çıkmazını yaşıyorlar mı?

O: Kendimi eşcinsel olarak tanımlayamıyorum. Yeniden doğma şansım olsaydı, kadın bedeninde doğmak isterdim.
Ben: Keşkelerle olmaz bu işler. Şu anki durumunu sağlıklı bir şekilde nasıl yaşayacaksan, öyle yaşamalısın.

O: Siz diyorsunuz ki, geçiş ameliyatı olursan sizinle hetero erkekler beraber olmaz. Translarla beraber olanlar eşcinsellerdir. Eşcinseller neden transseksüel tercih etsin.
Ben: Onlar da heteroseksist dünyadan dolayı eşcinsellikleriyle barışk değiller ki. Trans kadınların da doğuştan erkek olduklarını biliyorlar. Ameliyat olan transları, gizli eşcinseller de tercih etmiyorlar zaten. Benim bir çok tanıdığım eşcinsel var eşcinsellik gerçeğiyle yüzleştikten sonra bırakın transları, doğuştan kadınları bile tercih etmeyen...

O: Trans kadınların mutlu sona ulaşamamaları, yalnız kalmaları, yaratılış şeklimize çok kızmama sebep oluyor... Beynimde iki cinisyetin olması belki de beni çıkmaza sokan...
Ben: Ben de öyleyim. Bazen kadın, bazen erkek, bazen hiçbiri veya zaten bir şey olmaya lüzum bile yok...

O: Çok belli oluyor... Peki erkek bedeninde doğup erkeğe ilgi duymak, iki cinisyete de ait bir beyine sahip olmak sorun yaratmıyor mu? Bu durumda siz nasıl kendinizle barışık ve mutlu olabiliyorsunuz?
Ben: Çünkü ben kendimle, hayatla barışık biriyim. Hayatı, doğanın bana bahşettiklerini olduğu gibi kabul edebiliyor, hatta şükrediyorum. Çünkü biliyorum ki kendimi, doğanın beni yarattığı şekilde çok rahat şekilde gerçekleştirebiliyorum. Doğada farklılıkların önünde bir engel yok. Engel olan sadece cinisyetçi toplumsal yapı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder