21 Temmuz 2012 Cumartesi

Eşcinsellerin şekilcilikleri... Eşcinseller Büyük Penis Sever!

Dün eşcinsellerin yaş, yani genç erkek şekilciliğinden bahsetmiştim. Bugün de en klişe şekilciliklerinden bahsedeceğim. Ve üstelik bu şekilciliklerini hiç kabul etmezler ama şekilciliğin dik alasını yaparlar.

Mesela büyük penis şekilciliği vardır eşcinsellerin. Küçük penisli olanlara dönüp bakmazlar bile. Bu büyük penis merakı, sanırım heteroseksist bir dünyada erkekliğin penise indirgenmesiyle alakalı olsa gerek. Penisi ne kadar büyük olursa, o kadar güçlüdür karşılarındaki erkek.

Güzelliğe çok önem verirler. Hiç aynaya bakmazlar ama beraber oldukları kişi, özellikle yüz olarak çok güzel olmalıdır. Kültürel anlamda güzelliğin de yüze odaklanması, cinselliğin tabu olmasından kaynaklanan kültürel bir şartlanma sanırım.

Eşcinseller güzellik anlayışlarında çok çelişkilidirler. "Karşındaki kişide ilk etapta neye dikkat edersin?" diye sorsan, genellikle "Gözler, bakışlar" falan derler ama karşılarındaki erkeğin ilk önce cinsel bölgesine bakarlar.

Kişiliğe de önem verdiklerini söylerler ama yalan söylerler. Önce fiziksel olarak beğenmelidirler. İç güzellikleri uymazsa seks tükeninceye kadar idare ederler. Hikayedir iç güzelliği anlayacağınız.

Bir de aşk olmadan asla seks olmaz derler. Külliyen yalan! Dünyanın en büyük aşkını vaad etsen de öncelikle yapacakları seksin sertliğine bakarlar. Kaliteli seks eşcinseller için kendilerine hükmeden güçlü bir heteroseksüelliktir çünkü.

Teslimiyetçidir eşcinseller. Çünkü eşcinselliklerini toplumsal cinsiyet rollerine göre şekillendirmişler, pasifize etmişlerdir kendilerini. Erkek sıfatıyla beraber olan kişilerin eşcinselliklerini asla kabul etmezler bu cinsiyetçi şekillenmelerinden dolayı. Cinsel yönelimlerinin, eşcinselliklerinin kimlikleşmesini istemezler bile. Onlara göre bir teslim alan vardır, bir de teslim olanlar.

Gelelim asıl şekilciliğe. Genellikle aktif erkek tercih eder eşcinseller. Çünkü kendileri erkek değillerdir ve aktif olanlar onların gözünde kendilerini tamamlayan erkeklerdir. Oysa bir erkek bir erkeğe geliyorsa, eşcinsel olduğu için geliyordur. Yoksa orjinal kadın varken, kadın gibi birisiyle ne işleri olabilir ki? "Ful aktifim" diyerek erkeklerle beraber olanlar aslında her türlü sekse açık olan aktif-pasif eşcinsellerdir. Yatakta biraz üstlerine giderseniz pasifliklerini hemen keşfedebilirsiniz. Tabi bizim eşcinsellerimizin öğrendiklerine terstir erkek bellediklerinin eşcinsel çıkması. Yani eşcinsellerimize göre de eşcinsellik arkadan ilişkidir. "Aktif-pasifim" diyen eşcinsellerle bile beraber olmaz eşcinsellerimiz bu yüzden. Aslında haklılar da "Aktif-pasifim" diyenleri kendilerinden görmeleri. Çünkü onlar zaten ful pasiftir. Neden mi "Aktif-pasifim" diyorlardır. Belki rağbet görmek için, belki pasiflikleriyle toplumsal sebeplerden dolayı tam barışamadıkları için, belki de gerçekten şekilciliği aşmış bilinçli eşcinseller de olabilir bu eşcinseller. "Ful pasifim" diyen ve cinselliklerini sadece pasif olarak yaşayanlarsa, eşcinsellerin en bilinçsizleridir. Çünkü onlar doğaya ters davranıp bedensel yapılarına ihanet eden, kendi-kendilerini hadım etmiş en şekilci ve en iflah olmaz eşcinsellerdir.

Bir erkek bir erkeğe geliyorsa lamı-cimi yok eşcinseldir. Eşcinsellik kadınlık veya erkeklik gibi cinsiyet kimliği değil, erkeğin ve kadının birbirine duyduğu ilgi yani heteroseksüellik gibi, erkeğin erkeğe veya kadının kadına duyduğu bir ilgi, adı eşcinsellik olan bir cinsel yönelimdir. Yani bedensel olarak erkek olan birinin illa ki "eşcinselim" diye kadın gibi olması şart olmadığı gibi, kendi cinsine ilgi duyan ve erkekliğinden ödün vermeyen bir erkeğin de erkeklik taslaması çok gereksizdir. Tamam toplumsal olarak erkekliğinizden taviz vermek istemeyebilirsiniz heteroseksist şartlar gereği ama kendinizi bu kadar kasmanın da bir alemi yok. Belki de bu kasıntıya kendimiz, yani teslimiyetçi ve pasifliği içselleştirmiş eşcinseller sebep oluyordur ne dersiniz?

Eşcinseller kendilerini nasıl ve neden şartlandırırlarsa şartlandırsınlar, unutmamaları gereken bedensel bir gerçekleri vardır. Sonuçta kendimizi nasıl hissedersek hissedelim, biyolojik olarak değiştiremeyeceğimiz bir metabolizmamız var. Seviştikten sonra orgazm olmak için bir yerlerimizi bir yerlerimize sokma ihtiyacımız kaçınılmaz olabilir ve bunu da neden toplumsal rol kalıpları yüzünden şekillendirelim ki. Eşcinsel de olsak, orgazm noktalarımızı belirleyen cinsel yönelimlerimizle beraber, bedensel yapımızdır. Demek istediğim eşcinsel de olsanız, heteroseksüel de olsanız, orgazm noktası "döt" değildir. Bu bölge bedenimizin zevke duyarlı noktalarından biri olabilir ama orgazm noktası bellidir. O yüzden "Ben sadece pasifim, ben sadece aktifim"i geçelim artık.

Eşcinsellerin bir diğer şekilciliği de güven konusudur. Bu güven konusundan anladıkları da, can güvenlikleri falan değildir. Beraber oldukları kişilerde aradıkları "ağız sıkılığı"dır. Yani topluma karşı her türlü zıtlığı yaşayacaklar, sonra da duyulmasını istemeyecekler. Eşcinselliğin kabul edilmemesinin sebebi de eşcinsellerin sanki utanılacak bir şey yapıyorlarmış gibi gizli eşcinsellikleri değil mi? Sen kendini kabul etmezsen, sana, cinsel yönelimine, eşcinselliğine karşı olanların, seni-eşcinselliğini kabul etme ihtimalleri olabilir mi?

Bir diğer eşcinsel şekilciliği de temizlik takıntısıdır. Temizliğe bu kadar önem veriyorsan, "Eşcinsel ilişkiyle ne işin var?" diyesi geliyor insanın.

Aslında eşcinsellerin şekilciliklerini ayrıntılarla uzatabiliriz. Kimisi kıllı sever, kimisi kılsız, "kimisi beyz ten!" der, kimisi esmer tercih eder, kimisi çoğunluğun aksine özellikle olgun ve göbekli ister...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder