1 Haziran 2012 Cuma

Doğduğum Topraklarda Eşcinsel Olarak Yaşamak En Doğal Hakkım

Eşcinseller taşradan büyük şehirlere çevre baskısından kurtulup, eşcinselliklerini daha özgür yaşamak için giderler. Oysa büyük şehirler ne başka bir yasayla yönetilmektedir, ne de oradaki insanlar eşcinsellere daha hoşgörülüdürler. Öyle olsaydı nefret cinayetleri oralarda daha az işlenmez miydi? Oraları homofobiden kurtarılmış bölgeler değil ki Ama anlıyorum; Başkalarının eşcinselliği kendi ailesinde olmadıktan sonra direkt olarak tehdit oluşturmaz. Ancak vatan-millet meselesine dönerse "hurraaa!" şeklinde toplu nefret dönüşebilir.

Kaçtığımız aile, çevre ve toplumsal baskılar değil de kendimiz, eşcinselliğimiz olmasın sakın. Gittiğimiz yerlerde sanki daha rahat, daha özgür hayat yaşayan başka eşcinseller mi oluyoruz? Özgürlük dediğimiz daha çok seks yapıp, kelle koltukta yaşayıp seks işçiliğine mahkum olmak mı? (Özgür iradesiyle seks işçisi olanlar da, seks işçiliğine mahkum olanlar da lütfen üzerine alınmasın? Seks işçiliği bir haktır ve kimin hangi organını çalıştırarak para kazanacağına hiç kimse karar veremez. Ahlaksızlık hele hiç değildir seks işçiliği ama seks işçisi olmak istemeyen insanların olduğu da unutulmamalı.)

Bana şu anda eşcinsellerin en özgür yaşadığı şehirde yaşama imkanı verseler, ben orada yaşamak istemezdim. Benim de şiddetlere maruz kalıp çaresizlik anlarımda kaçıp kurtulma isteklerim olmadı mı? Bütün dünyanın bir tarafa  geçip de, eşcinsellerin karşı tarafta bırakıldığı bir dünyada insanın çaresiz kaldığı anlar olmaz mı? Herkes birbirini bir şekilde kabul edebilir, bir şekilde birbirleriyle barışabilir ama erkeklik üzerine kurulan bir dünyada, heteroseksizm hakim olduğu sürece nerede olursan ol eşcinseller öteki olmaya mahkumdurlar. Gel de kaçıp kurtulmak istediğin anlar olmasın.

Ama ben nereye gidecektim? Hayat gideceğim yerlerde daha mı kolaydı sanki? Benim hayatım eşcinsellikten ibaret değildi ki? Sadece kendi cinsimle aşk ve seksle her şeyim tam mı olacaktı? Öyleyse ne diye terk edecektim doğduğum toprakları? Üstelik bu kadar aşıkken memleketime, bu topraklarda doğmamın bir nedeni olduğuna inanmışken, kendime-eşcinselliğime de inancım sonsuzken, niye gidecektim ben doğduğum topraklardan? "Ben özgürlüğe gideceğime özgürlük bana gelsin" diye düşünmüşümdür hep. Hem herkes özgürlüğe koşunca geride kalanlara ne olacaktı, onları kim kurtaracaktı? O topraklar eşcinselliğe iyice mi köreltilsin? Özgürlüğü doğduğum topraklara getirmekten başka bir alternatif düşünemiyorum ben.

Hem niye ben gidiyorum? Herkes kadar benim de doğduğum topraklarda eşit olarak yaşama hakkım varken, eşcinsellikten rahatsız olan bir varsa o gitsin, o kendi dünyasını kursun nerede kuracaksa.

Kendi şehirlerinde erkek kesilenler, başka şehirlerde her türlü aleme kapılarını sonuna kadar açıyorlar ama senin kendi topraklarında açık eşcinsel olduğunu öğrenince "Hadi ya!" durumları söz konusu oluyor. Bu mudur özgürlüğe kaçış, bu mudur eşcinsellikle barışma? Doğdukları, çevrelerinin olduğu şehirlerde varsan baksan en homofobik olan bu tür eşcinsellerdir.

Özgürlük kendinden kaçmak mıdır özgürlüğe kaçış kandırmacasıyla? Kime faydası var bu kaçışın? Eşcinsellerin kendilerine ne kadar faydası var bu kaçısın? Eşcinselliğe faydası olsaydı eşcinsellik hala "hastalık ve sapıklık" olarak mı adlandırılırdı?

Önce kendini, sonra aileni, sonra çevreni eşcinselliğe inandıramadıktan sonra eşcinsellere özgürlük falan gelmez. "Hadi eşcinsellerin yaşadığı şehirler kuruldu" diyelim. Gerçekten bunu mu istiyor eşcinseller? Toplumsal yaşamdan soyutlanıp belli sınırlar içerisine hapsedilmek mi istiyorlar? Kültürümüzün-eşcinsel kültürün oluşturulması şart ama bu genel kültürün dışında kalmak şeklinde olmamalı. Genel kültüre katkı sağlayıp genel kültürü zenginleştirmek şekline olmalı. Çünkü eşcinseller belli bir noktada yaşayınca, heteroseksist kültürde doğan eşcinseller ne yapacaklar? Daha önce de dediğim gibi eşcinsellik doğanın bir parçası ve nerde canlı varsa orada eşcinsellik de olacaktır. Onlar ne yapacaklar peki? Onlar da mı homofobiden kurtarılmış bölgelere kaçacaklar? Eşcinsellik genele kabul ettirilmedikten, eşcinsel kültür genel kültürün bir parçası olmadıktan sonra, eşcinsellere huzur gelmez. Eşcinsellik sadece açık eşcinsellerin ve özgür yaşamak isteyen eşcinsellerin sorunu değil, heteroseksist dünyanın sorunlaştırdığı genel bir sorundur ve bu da başka şehirlere kaçılıp kurtulunacak bir şey değildir.

Büyük şehirlere kaçanlar, küçük şehirlerdeki açık eşcinsellerden daha özgür yaşamıyorlar zaten, kendilerini kandırıyorlar sadece. Özgürlük dışarıda değil, insanın kafasının içindedir. Yalnızlık da tek başına kalmak değil, kalabalık içinde öteki olmaktır. Parmaklıklar özgürlüğe inanmayanlar için kilit tutar ancak. Kilit vuranlar da insanlığa kilit vurdukları için kendi özgürlüklerine kilit vuranlardır doğanın gerçeklerinden uzak yaşayacakları için.

Bir kişiye veya kendine, kaçana özgürlük hem nereye kadar özgürlüktür? Özgürlüğü genelleştiremedikten sonra nereye kadar gidebilirsin ki? Eninde sonunda nefret seni de vuracaktır. Nefret kurbanı olsam bile kaçak bir nefret kurbanı olmak istemem asla. İnsan kendine inandıktan sonra tutsak gibi hissetmiyor bile. Sanki heteroseksizme inananlar parmaklıkların arkasında kendi-kendilerini tutsak etmişler de, ben onları kurtarmaya çalışıyormuş gibi hissediyorum. Onları doğanın gerçeklerine inandırabilirsem, o zaman kendi hapishanelerinden kurtulmuş olacaklar. Bunun için bile doğduğum topraklarda kalmaya değmez mi?

Gerçek özgürlük doğduğun topraklara gelirse gelmiş demektir. Sadece gidenlerin ve gittikleri yerlerin-oraların özgürlüğü özgürlük sayılmaz. Gören de İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de daha fazla eşcinsel veya LGBT var zannedecek. Oysa onlar kendilerinden kaçan Anadolu'nun eşcinselleri. Biliyorum kırsal kesim insanı ibneliği kendi memleketlerine yakıştıramayacaktır ama onlar metropollere kaçırttığınız sizin ibneleriniz, ibneleştirdikleriniz işte. Ne kadar inkar etseniz de sizin çocuklarınız, sizin doğurduklarınız.

Bu sadece toprak meselesi de değil, eşcinsel hakları konusundaki samimiyetsizliğin de sorunudur. Eşcinsel olmayıp eşcinsellerin haklarına inanabilirsin ama eşcinselliği kendine yakıştıramadıktan, kendi çocuğunun eşcinsel olmasını kabul etmedikten, damarlarında eşcinselliğin kanının dolaştığına inanmadıktan, kendin eşcinselmiş gibi eşcinselliği savunmadıktan sonra bu topraklar eşcinselliği kabul etmeyecektir. Çocuğunun eşcinsel olmasını isteyen kaç insan gördünüz siz? Önce cinsiyeti erkek olsun, kontenjanda yer kalmışsa bir de kız olsun ama kesinlikle heteroseksüel olsun. Eşcinseller bile böyle düşünüyorsa canını kurtaran büyük şehirlere kaçmasın da ne yapsın değil mi?

Nefrete karşı durmadıktan sonra çevre baskısından kaçmak kurtuluş değildir. Kaçtıkları şehirlerde kimi eşcinsel hastane odasında, kimi eşcinsel apartman dairesinde, kimi eşcinsel sokak ortasında aile bireylerinin nefretine kurban gitmediler mi? Kimse kendini ateşe atmak istemez ama kaçarak değil de nefrete karşı durarak, bulunduğumuz yerlere eşcinselliği kabul ettirerek nefretin önüne geçmek daha doğru değil mi?

Kaçtığımız için haklı çıkarmıyor muyuz zaten nefreti? Bazı kültürler eşcinselliği katiyen kabul etmeyebilir ama bu doğal haklarımız için daha bir mücadeleyi gerektirmez mi? Ben haklıysam niye kaçayım ki? Yoksa kendim mi inanmıyorum kendime, eşcinselliğime?

Bölgeler arasında kültürel farklılıklar vardır ama o kültürleri farklılıklarla zenginleştirmek için bir şey yapmazsak, bunun için hiç mücadele etmezsek, uzun vadede kendi sonumuzu, eşcinselliğimizin sonunu hazırlamış olmaz mıyız? Nefret kurbanlarını görüyoruz ama onlar kaçtıkları için mi kurban olmuşlardır, haklı davaları için mücadele ettikleri için mi? Nefret kurbanı olacaksam, mücadele yolunda nefret kurbanı olurum daha iyi? Batı'yla aramızdaki fark işte bu; Biz hiçbir şey yoluna kurban oluyoruz, onlar hak yoluna.

Son günlerde bazı şehirlerde eşcinsellere karşı dinci parti kollarının, eşcinselliğin suç sayılması için imza toplamak gibi nefret faaliyetlerine karşı Devlet tarafından sessiz kalınmakta. İşte bunlar korkmak ve kaçmak için değil, varoluşumuzun mücadelesi için kaçırılmaz fırsatlardır. Çünkü nefret yüklü olanların doğanın gerçeklerine karşı korkularının ifadesidir bu. Korkan da her zaman kaybetmeye mahkumdur. Üstelik eşcinsellikten nefret edenlerin haklı hiçbir dayanağı yok. Çünkü nefret yüklü olanlarınki korku, eşcinsellerinki doğanın gerçeği. O yüzden diyorum ki; "Bütün eşcinseller köyüne!"

DoYduğu topraklarda örgütlenip eşcinsel hakları için mücadele eden eşcinseller de lütfen üzerine alınmasın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder