Diziler ve magazin ne kadar "arabesk" değil mi? Oysa yaşamın ta kendisi. Burun kıvırdığımız, küçümsediğimiz, sanki sadece medyada yaşandığını zannettiğimiz uzak hikayeler genelin meşrulaşmış hali. "Meşrulaşmış hali" dememi hafife almayın. Televizyonumuzda, sinemamızda otosansür çok fazla işlediği için gerçek yaşamın yanında çok hafif kalır izlediklerimiz. Muhafazakar yapılarda bastırılmışlıktan dolayı gizli-saklı yaşananların yanında uç nokta saydığımız Amerika-Avrupa yapımlarındaki hikayeler bile hafif kalabilir. Öğrendiğim-bildiğim yaşanmışlıkları dile getirerek kimseyi üzmek istemem çünkü. Fazla televizyon izlemediğim için kaptırmıyorum kendimi ama izlemeye başlayınca da ne yalan söyleyeyim uyuşturucu gibi etkisi altına alan illüzyonlar olmuyor değil. Ben gözlem yapmayı, deneyselliği çok sevdiğim için, hayatın gerçekleriyle yüzleşmeyi de bir fırsat olarak görüyorum özgün ve özgür yaşamak adına.
Konuyu bir dizideki konuyla cinselliğe bağlamak istiyorum. Neden mi cinselliğe bağlamak istiyorum? Çünkü insanlar yemek, uyku gibi temel ihtiyaçlarını karşılarken utanmıyor da cinselliklerini yaşamaktan utanıyorlar, kaçınıyorlar. Çünkü erkek egemen yapıya göre cinsellik ayıp. Çünkü bu ahlakçılık heteroseksizmin devamlılığı için en önemli çıkar unsuru.
Geleneksel muhafazakar yapılarda evlilikten önce cinsel ilişkiye girilirse herkesin güveni sarsılır, cinsel ilişkiye giren de kendini suçlu hisseder içselleşmeden dolayı. Burada yanlış olan cinsel ilişkinin yaşı falan değildir. Sadece anne-baba-aile-toplum ve resmi kurumların onayı alınmadan böyle bir eylem gerçekleştirildiği için heteroseksizmi oluşturan unsurlara ihanet edilmiştir, baş kaldırılmıştır kurallara.
Oysa bir insanın cinsel ilişki yaşı gelmişse, bunu gerçekleştirmenin kime ne zararı olabilir ki? En fazla heteroseksizm çöker. Tabii bireylerin hayatları kararmış ne fark eder. Önemli olan egemen sistemin ayakta kalabilmesidir.
Bir kadının evlenmeden cinsel ilişkiye girmesi veya aynı adamla imzalı hayat geçirmeyip içinden geldiği kişi veya kişilerle hayatını yaşaması orospuluktur toplum nezdinde. Bir eşcinselin kendi cinsiyle ilişkiye girmesi sapıklık, hastalık ve günahtır!
Peki cinsel özgürlüğünü kazanmış görünürde olanların mı sadece içlerinden geldiği gibi cinsel yaşamları vardır? Gizli-saklı nelerin döndüğünden haberiniz var mı? Var tabi. Sadece kendiniz yaşamıyorsunuz gizli-saklı toplumca ahlaksızlık sayılan ayıp yaşamı. Herkes yaşıyor ama hiç kimsenin, hiç kimseden haberi yok. Ancak tesadüfler ortaya çıkarıyor gerçekleri.
"Bir Çocuk Sevdim" dizisi iç sorgulamamı dışarıya yansıtmama sebep oldu. Lise öğrencisi bir kız sevdiği adama inanıp hamile kalıyor ama sevdiği oğlanın gitmesiyle ortada kalınca hayatı al-üst oluyor. Herkes ona lanetlenmiş muamelesi yapıyor. Herkesin güveni yıkılıyor sevdiği çocukla cinsel ilişkiye girdiği için. Girebiliyorsa, girme yaşına gelmiştir ve bundan kime nedir. Sevdiği bir kişiyle sevdiği bir eylemi gerçekleştirmiştir. Cinsel ilişkiye girdiği kişi doğru kişi olmayıp, yanlış kişi olabilir. Olabiliiirr! Ölmek mi lazım yani. Yaşanılan güzel an kardır, kaybeden de sahtekarlık yapan kişidir. Hayat tecrübelerle daha sağlam ilerler, kaybedilen de hiçbir şey yoktur. Hayat aynı hayat, sen de aynı sensindir. Aslında heteroseksizme bir gol atıldığı ve de kişi içinden gibi yaşadığı için de bir başarıdır bu kendini gerçekleştirme eylemi.
Tabi heteroseksizmi güçlü bir şekilde içselleştirenler ve toplumsal yaşamdan bağımsızlığını kazanamayanlar kendilerini suçlu hissedecekler ve başarısızlığa mahkum olacaklardır. Kendileriyle barış imzalayanlarsa toplumsal zihniyetle savaşı göze almışlardır. Önemli olan o savaşa karşı egosal sınırlarını kalın çizip, onların kavgasına karşılık vermemektir.
Hayatta en büyük kazanç insanın kendi özlük haklarından ödün vermemesidir. Yoksa başkalarının da özünü bulmalarına yardımcı olmaktan başka kazanılacak hiçbir şey yoktur. İnsanın kendinden başka kaybedeceği de hiçbir şey yoktur ama kendin gibi kendinden başka, toplumsal yapının etkisinde kalmamış orjinal kendinden başka.
Mesela ben cinselliğimi fırsatlar dahilinde içimden geldiği gibi yaşadım ve eşcinselliğimi hiç saklamadım. Biliyorum bir kaç arkadaşım dışında beni anlayan ve tasvip eden yok. Onlar da eşcinsel olmasaydı belki onlar da tasvip etmeyeceklerdi. Ama olsun, ben halimden; yalnızlığımdan, dışlanmışlığımdan bile memnunum. Çünkü ben benim, gerisi hikaye ve de geçerliliği olmayan, unutulup gidecek hikaye. Memnun olmadığım tek şey heteroseksizmin şiddeti, hedef göstermesi ve nefret cinayetleri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder