20 Mart 2012 Salı

Transseksüellere Karşı Dezenfeksiyonel Nefret!

Nefret suçu bir kişiye veya gruba karşı ırk, dil, din, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi önyargı doğurabilecek nedenlerden ötürü işlenen suçtur. Nefretli konuşmak da bu suç kapsamındadır. Çünkü grubu veya kişiyi hedef alan nefret söylemleri şiddet, cinayet ve her türlü ayrımcılığa sebep olabilir.

Zaten nefret edenlerin zihninde, nefret edilen kişiye karşı kötülük vardır ve bunun kötülükle sonuçlanması kaçınılmazdır. Birisinden nefret edeceksin de, onun başına kötü bir şey gelmesini istemeyeceksin ha? İnsan birisinin başına kötü bir şey gelmesini istemese, o kişi hakkında kötü düşünmez, düşünse bile açık bir şekilde o kişinin aleyhinde önyargılara sebep olacak söylemlerde bulunarak o kişiyi nefret suçlarına hedef göstermez.

İşin en kötüsü nefret yüklüyüz ve bundan güzellikle, sevgiyle kurtulmak yerine şiddet yoluyla nefretimizi hafifletmeye çalışıyoruz. Sonra da su testisi su yolunda kırıldığı için hiçbir şeyin sorumluluğunu kabul etmiyoruz! E vicdan olmayınca empati de olmuyor. Bütün dünyayı kendi etrafımızda döndürüyoruz ters mi doğru mu olduğuna bakmadan.

İzmir'de bir gazetede bir kişi transseksüellere nefretini kusmuş. Bu kişiye de gazeteci denilebilir mi bilmiyorum. İzmir'de fuar mı ne olacakmış da, bu kişinin anlattığına göre fuar öncesi polisler transseksüelleri yıldırma politikası ile sokaklardan temizlemişler, başka semtlere ve şehre dağılmalarını sağlamışlar. Bu kişi şehrin fuara pırıl-pırıl hazırlanması için kalan 30 transseksüelin de, kutladığı polisler tarafından kontrol altına alınacağına inanıyor.

Bu beyefendi transseksüellerin seks işçiliğini İzmir'in kanayan yarası ve kepazelik olarak görüyor ve şehrin bu kötü imajının ahlak polisleri tarafından kurutulmasını istiyor.

Ne diyeyim böyle bir söylemde bulunan zihniyete, böyle bir demeç verilmesine izin veren gazeteye. Bakanları eşcinselliği hastalık ve ahlaksızlık olarak tanımlarsa, vatandaşı veya gazetecisi transseksüeller hakkında ne düşünmez ve de söylemez ki. Polislerin de sokaklarda transseksüellere nasıl davrandığını bilmiyor muyuz? Bir tarafta LGBT'ler, bir tarafta bütün dünya. Ağız birliği etmişçesine hepsinin en ötekisi, en ahlaksızı LGBT'ler.

Transseksüellerin derneği Pembe Hayat dışında ulusal düzeyde itiraz eden çıkmazsa bu nefret söylemine, ağzı olan konuşmaya, nefretini kusmaya devam eder. Heteroseksist değerlere karşı en küçük söylem dahi tahrik unsuru olarak görülüp hem hukuksal, hem de fiziksel olarak susturulurken, sistem kendisinden olmayanlara karşı nefreti körüklüyor ne yazık ki? Heteroseksizm de bir araya gelip güç oluşturmayacağımızı bildiği için sinek avlar gibi avlıyor transseksüelleri-eşcinselleri, fuar bahanesiyle de imajını tazeliyor LGBT''lere karşı şehri dezenfekte ederek.

Benim aklım hala almıyor bakan, polis, gazeteci gibi toplumun huzuruna katkı sağlayacak toplumsal birimlerde bulunanların ayrımcılık ve nefret söylemlerini. İnsan, "Biz böyle yaparsak vatandaşların güvenini sarsarız"  falan diye korkmaz mı? Devlet ve kademeleri alt birimlerde olanlara-vatandaşlara faydalı olmak için orada olduklarının bilincinde değil mi? Bu devlet herkesin devleti değil mi? Bir gazeteci çıkıp transseksüellere çöp muamelesi yapma cesaretinde bulunabiliyorsa, bu cesaretin kaynağını sorgulamak gerekiyor en başta. O kaynak da Devlet'ten başkası olabilir mi? LGBT'ler korunacakları yerde nefrete kurban ediliyorlar hedef gösterilerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder