...Ve de Haksızlıklar Müzesi
Bir gün, belki, aslında istiyorum çok, çünkü öyle de olmalı. Çünkü utanması gereken bizler-eşcinseller-haksızlığa uğrayanlar değil, haksızlık yapanlar. Açık olamıyorsak, kendimizden utandırılıyorsak, uzaklaştırılıyorsak hayatımız boyunca, ne geçecek ki elimize uğradığımız haksızlıkları da saklayarak? Ekmeklerine yağ sürüp daha da cesaretlendirmiyor muyuz nefret yüklü koşullandırılmış korkakları? Evet bir gün bir eşcinsel olarak, eşcinsel olduğum için kasıtlı olarak uğradığım haksızlıkları sergilemek, resmen sergisini açmak istiyorum.
Saldırıya uğrayınca yırtılmış kıyafetler, morarmış yüzler, hasar görmüş kemikler, ayakkabıları çalındığı için gece yarısı soğukta evin yolunu tutan dünyanın kahrını çekmekte zorlanan bedenine yabancılaştırılmış, delik-deşik edilmiş ruhların ağırlığını taşıyan çıplak ayakların yorgun-bitkin çaresizliği, yaşamdan soğutan bıçaklar, silahlar, fiziksel şiddetlerin yanında fantastik kalan ve dile getirilemeyen tecavüzler, aciz-lik-ler ve kahramanlarıyla birarada yaşama zorunluğu, yalnızlıklar, aşksızlık, sevgisizlik, samimiyetsizlik, samimiyetsiz dünyada inandırıcılığını yitirmiş samimiyetler, salonun baş köşesinde sergilenmeyi hak eden yok edilmiş güvenler-güvensizlik, kalıbımıza oturtamadığımız kimliğimiz-eşcinselliğimiz, nefret ettirildiğimiz çüklerimiz, kıllarımız-tüylerimiz bile, sahte kimliklerimizi temsil eden aksesuarlarımız, eğreti duran erkekliklerimiz, gözyaşlarımız, korkularımız, umutsuzluklarımız, hayallerimiz, kıyısında kaldığımız-yaşayamadığımız yaşamlar-ımız, yaşamak zorunda kaldığımız-mecbur tutulduğumuz-dayatılan yaşamlar-ımız, sevmek zorunda kaldığımız-bırakıldığımız istemeyerek de olsa acı verdiklerimiz, hüzünlerimiz, mutsuzluklarımız, aşklarımız, evet nadir de olsa, yarım-yamalak da olsa, tutkusuz da olsa, adına aşk den-ile-mese de kendi-kendimize gelin-güvey olduğumuz aşklarımız ve de ancak fırsatçılık yaparak sanki ayıpmış gibi gizli-saklı gerçekleştirdiğimiz sekslerimiz...aklıma geldikçe daha ilave edeceğim niceleri.
Güvenlik güçlerinin eşcinselleri korumak yerine kestiği faturaları, haksız yere-hak istediğimiz için bileklerimize takılan kelepçeler, adalet siteminin dalga geçen operetleri, iftiralar, hakaretler, aşağılamalar, dışlamalar, ayrımcılıklar, eşcinsel olduğumuz için kovuşturmaya gerek duyulmayan tebligatlar, yargıya ulaşmayan şikayetler, çürük raporlarımız, makatlarımızın muayene raporları, cinsel ilişki fotoğraflarımız, heteroseksüellerle gerçekleştirdiğimiz-gerçekleştirmek zorunda kaldığımız nikahların cüzdanları, düğün şekerleri ve davetiyeleri, formalite sayılabilecek yüzükler...
Haksızlıkların bahaneleri, haksız tahrik indirimleri, bizleri korumayan adımızın geçmediği eksik Anayasalar...
Unutulmasını istemiyorum eşcinsel olduğum-uz için yapılan haksızlıkları. Dünya döndükçe homofobinin yaptıklarının unutulmaması ve gelecekte eşcinsellerin haklarına daimi olarak sahip çıkabilmeleri için haksızlıklarımız müzeyi de hak ediyor fazlasıyla. Her köşe başına haksızlıklar müzesi açılsın istiyorum ki heteroseksizm homofobisinden utansın, eşcinseller de kendileri olup cesur olmazlarsa geçmişte yaşadığı acıları tekrar yaşayabileceğini unutmayarak homofobiye karşı tedbirli olsun.
Biliyorum eşcinseller olarak cesaretleriniz kırılmış, kalmamış kendiniz olmanız için ve bu müzeye bırakacak tüm delilleri yok ediyorsunuz heteroseksizme karşı mahçup olmamak için. Yukarıdaki saydığım deliller zaten sadece tek bir eşcinselin-benim yaşadıklarımın delilleri. Herkesinkini sergilesek yer bile kalmaz ama sergilememiz gerekiyor.
Haksızlıklarımızı sergilediğimiz salonlar loş ışıklı ve de izbe olmasın yalnız. En güçlü ışıklarla aydınlatılsın ve de duvarları cam olsun, şeffaf olsun. Çünkü eşcinseller olarak hayatlarımızı arka sokaklarda ve de karanlıklarda yaşadık genellikle bunları hiç hak etmediğimiz halde. Kendimizden-eşcinselliğimizden utandırıldık, suçluymuş gibi başımıza gelen şiddetlerden, cinayetlerden utandırıldık. Şimdi utandırma sırası bizde yaşatılan haksızlıklarla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder