7 Ocak 2017 Cumartesi

Trans olmak heteroseksistleşmektir, ben de eşcinsel değilim zaten!


Transseksüelliğin bedeniyle barışamamış eşcisellik olduğuna kükreyen LGBTİ'ler, acaba eşcinsel tanımın bile heteroseksizm tarafından ötekileştirilmek için icat edildiğini ve eşcinsellik doğal olmasına rağmen bile belli bir noktadan sonra tanımlanmasının özgürlüğü sınırlayacağını ne zaman anlayacaklar? Mesela ben bedensel anlamda kendi cinsinden hoşlanan ve cinsiyet olarak hiçbir kimliğe koşullanmamış bir kişiyim. Benim cinsiyet veya cinsel yönelim olarak tanımlanmamın bana, ötekileştirilmek gibi olumsuz etkisinin dışında ne gibi faydası var? Şu anda ben eşcineselim diyorsam, ötekileştirildiğim kimliğimi normalleştirmek için diyorum, eşcinsel olarak tanımlanmak istediğim için değil. Kendilerini trans olarak tanımlayanların ötekileştileştrilmiş kimliklerini normalleştirmek gibi kaygıları olsaydı, en azından bedenleriyle barışmak için çaba sarf ederlerdi heteroseksizme benzemek yerine. Heteroseksist bir toplumun ayrıştırıcısı olarak cinsiyet kimliğini benimsemenin cinsiyetçiliği pekiştirmekten başka ne gibi faydası olabilir insanlığa? Bu heteroseksistlikten başka, cinsiyetçilikten başka nedir? Ve dolayısıyla transseksüellerin özgüvensizliklerinden, dolayısıyla bedenleriyle barışamamalarından dolayı hissettikleri aidiyet kaygısından başka nedir bu? Cinsiyetçi sisteme dahil olunca tamamlanmış mı olacağız, yoksa sistemin çizdiği sınırlar içersinde kalarak ötekileştirilmemizi pekiştirmiş ve haklı hale mi getirmiş olacağız? Gerçekten kendimizi gerçekleştirirken ve deliler gibi eşitlik ve özgürlük isterken nasıl ve ne olduğumuz bu kadar mühim mesele mi, yoksa içselleştirdiğimiz heteroseksizmin toplumsal cinsiyetçiliğinden kendimizi kurtaramamamız mı bu durum? O yüzden ben eşcinsel olarak bile tanımlanmak istemiyorum. Diyorlar ki, heteroseksüeller "biz heteroseksüeliz diyor muyuz?";demiyorlar ama heteroseksüellikle gurur duyulan bir dünyada yaşıyoruz. Belki de transseksüeller heteroseksizme dahil olarak gurur duymanın peşindeler ama eşcinseller ötekileştirilmiş kimliklerine doğallığıyla sahip çıkıp tanımlanmaya ihtiyaç duymamama noktasından sonra nötr bir kimlikle ve sadece eşitlik ve özgürlükle gurur duymak mücadelesindeler. Tabi bilinçli olanlar.

Bu yazıyı neden yazdım..? Modacı Stefano Gabbana'nın, Donald Tramp'ın eşini giydirip fotoğrafına paylaşmasına tepki gösteren LGBTİ'lere istinaden söylediği, “Bana lütfen eşcinsel demeyin. Ben bir erkeğim. Kimi sevdiğim ise benim özelim!!!” demesinin paralelinde yazdım. Ben burada eşcinselliği kabul edememe durumu veya içselleştirilmiş bir homofobi görmüyorum; daha medeni bir düzeyde, cinsel kimlik olarak tanımlanmanın özgürlüklerimizi kısıtlayacağına inanıldığı için böyle bir açıklama yapıldığına inanıyorum, en azından inanmak istiyorum.

Son dönemlerde yazdıklarımdan dolayı hakaretvari tepkiler alıyorum. Ne kızıyorum, ne de üzülüyorum. Amacım zaten heteroseksüellik dışında kalan ötekileştirilmiş kimlikleri heteroseksizmin kıskacından kurtarmak olduğu için, yaptıklarım bilinçli olarak yaptığım şeyler. Tabiki de insanların direkt tepki göstermeleri yerine yazdıklarımı anlamaya çalışmalarını isterdim ama hemen anlayacak bilinç düzeyi olsaydı, bu yazıları yazmama gerek bile kalmazdı. Hadi ben yanlış biliyorum, yanlış düşünüyorum diyelim; en azından yaptıklarımın kendimizi heteroseksizmden kurtarmak olduğunun anlaşılmasını isterdim ama o kadar bilinçsizlik hakim ki, LGBTİ'lerin bile büyük çoğunluğunun heteroseksizme inandıklarını biliyorum. Bir lezbiyen şöyle demişti bir zamanlar... "Heteroseksüellik ana akım bir cinsel yönelimdir. Eğer o sarsılırsa her şey sayılır. Heteroseksizme saygı duymalıyız bizi reddetse de. Biz de bize ayrılan sınırlar içersinde gerçekleştirmeliyiz kendimizi." Yani bu, şu demek oluyor... Heteroseksizm en iyisini bilir. Bizi öteki bir kesim olarak görmek istiyorsa, işte ne bileyim eşcinsel olalım, translaşalım ve bize sunulanlar kadar yaşayalım. Yani yani, ben kabul edileyim de, aslımı kaybedersem de kaybedeyim! Peki bu yapay bir varoluş, kendini kandırmaca, yaşayan bir ölü olmak değil de nedir? O zaman hak mücadelesi yapmamızın bile bir anlamı yok. Kullanamayacağız ki haklarımız teslim edilse bile heterosekiszmi içselleştirdikten sonra.

Transseksüellik heteroseksistleşmek, eşcinsellik de boyun eğmektir heteroseksizme. Bizler kendimizi tanımlama noktasından kurtarmak için mücadele etmeliyiz öncelikle, ondan sonra da sana ne diyerek hayatımızı kategorize etmeden yaşamalıyız. Mücadele budur; hayatı engellere rağmen içinden geldiği gibi özgürce yaşamaktır. Ama biz daha heteroseksizmden korkma evresindeyiz.

Bir de şu var... Mesela hemen birine homofobik etiketi yapıştırıyoruz, ne bileyim transfobik etiketi yapıştırıyoruz. Gerçekten öyle mi acaba? Bu homofobi kendi içimizde olmasın derken bile benim bile dikkat etmem gerekiyor aslında (Çünkü ben içselleştirilmiş homofobiyi çok dile getiriyorum ya...). Çünkü kolaycacık etiketlememeliyiz insanları. Donald Trump da iktidar olunca ne korkular, ne korkular... Sanırsın adam Amerika'ya şeriatı getirecek. Bir anlayın, bir dinleyin, bir görün bakalım; belki de adam hiç kimsenin yapmayacağı kadar eşcinsellere özgürlüğü getirecek. Tabi bu olanlar Amerika'da. Daha bizim ülkemizde öyle homofobik bir yöneticiye tepki gösterme durumu söz konusu değil. Neden? Çünkü daha biz ana akım yaşam biçimlerinin rencide edilmemesine inanıyoruz. Egemen yaşam biçimi tahrik olursa, başımıza gelenlerden kendimizin sorumlu olacağına inanıyoruz daha. Yani biz daha gerçek anlamda homofobiye bile sesimizi çıkaramıyoruz ama gerçeklere karşı içselleştirilmiş homofobimizi maşallah çok güzel kusuyoruz. Yani homofobi konusunda bile samimi değiliz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder