23 Temmuz 2016 Cumartesi

Bu aşk biter mi?

Bazı büyük aşklar insanların ellerinde olmayan sebeplerden dolayı yarım kalabiliyor ne yazık ki... Ama özde biten bir şey yok...


Bu haftaki buluşmamızı da gerçekleştirdik ama "az ve öz" olarak diyelim. Bu haftaki buluşmamızda kendi aralarında grup oluşturmuş ve açık gruplara katılmayan arkadaşlarımız da vardı...

Her şeyin karşılıklı olması konusunun laf olsun diye aşktaki öneminin sorgulanması, gecenin gündemi oldu ve karşılıklı aşka dair romanlara, filmlere konu olabilecek bir aşk hikayesi dinledik katılımcı arkadaşlarımızdan birinin tanıklığı olarak. Aklıma birden Perihan Mağden'in romanı olan "Ali ile Ramazan"ın hikayesi geldi. Hikayeyi dinlerken tüylerim diken diken oldu, damarlarımdan soğuk soğuk sular aktı. Gerçi hikayenin alt başlığı yaşanmışlık olarak doldurulduğu için, "Ali ile Ramazan"daki gibi bir haber kupüründen hikayeyi anlatanın hayal gücüne bir şey kalmadı gibi de bir fark var ortada.

Kısaca hikayeye değinirsek... Yaşanmış olayın üzerinden neredeyse 20 yıl geçtiğini hatırlatayım en başta. Hikayenin kahramanı Salih, topraklarımzda yaşayan neredeyse her eşcinsel gibi kendini duygusal anlamda farklı hissediyor ve bu farklılığın sadece kendine ait olduğunu, dünyada sadece kendisinin kendi cinsine ilgi duyan kişi olduğunu zannediyor. Üniversiteye başladığında eşcinsel duygularına dair hayatının olayını yaşayacağını aklının ucundan bile geçirmiyor. Yurtta aynı odada kaldığı bir arkadaş grubundan birsiyle, Rahmi'yle aylar sonra sohbet ortamı doğuyor ve bir çok ortak noktalarının olduğunu keşfediyorlar. Günler geçtikçe birbirlerine iyice ısınıyorlar ve çok samimi arkadaş oluyorlar. Bir gün Salih, Rahmi'ye kendisine bir şey yapacağını ama bunun nedenini sormamasını istiyor. (Bu arada Salih, Rahmi'yi okulun ilk günü de görüyor ve ona şok aşık oluyor ama yurtta aynı odada kalacaklarını tahmin bile etmiyor.) Gözlerini kapatmasını istiyor ve onu dudaklarından öpüyor. Rahmi de bunu neden yaptığını soruyor. Salih de "Hani sormayacaktın?" diyor. Rahmi de, "O zaman devam et" diyor ve yıllar süren aşk hikayesi böylece başlamış oluyor. Ama bu öyle böyle bir aşk hikayesi değil, akıllara durgunluk verecek derece iki insanın her şeyiyle hayatlarını paylaştıkları bir aşk hikayesi... Aynı renk ve aynı model kıyafetlerden tutun da, birisi rahatsızlanınca diğerinin onun her şeyiyle ilgilendiği bir aşk... Üniversite bitiyor, mesleklerini ele alıyorlar ve Rahmi'nin yaşadığı kasabaya yerleşiliyor ve birlikte yaşamaya başlıyorlar. Aileler durumu öğreniyor... Tabii bu süreç de sancılı geçiyor. Ama o konulara girmeyeceğim kişilerin kişiliklerine ve özel hayatlarına saygı dolayısıyla. Bir gün Rahmi resmi bir görevini yerine getirmek üzere başka bir şehire gidiyor. Buraları anlatmak inanın çok sarsıcı. Rahmi, Salih'e bir gün telefon açıyor, "Lütfen gel, dağlar üzerime üzerime geliyor.". Salih, Rahmi'nin yanına gidip kısa bir süre kaldıktan sonra ayrılık vakti geliyor. İstasyonda vedalaşırlarken Rahmi, Salih'e son bir kez sarılıyor ve,"Seninle bir süreliğine ayrılacağız ve görüşemeyeceğiz, sonra bir araya gelip sonsuza kadar birlikte olacağız. Annem sana emanet, ona çok iyi bak...". Ve Salih, Rahmi ile birlikte yaşadığı, Rahmi'nin annesinin de bulunduğu şehire dönüyor. Birkaç gün sonra Salih, Rahmi'nin annesiyle mutfaktayken polisten bir telefon geliyor. Rahmi'nin annesinin elleri hamur içinde olduğu için, ahizeyi Salih tutuyor Rahmi'nin annesinin kulağına. Kadın saçlarını yoluyor o anda... Salih polise ne olduğunu soruyor. O da inanamıyor tabii ki de Rahmi'nin öldüğüne. Altı ay eve kapatıyor Salih kendini ve hiç kimseyle konuşmuyor. Başlangıçta Rahmi'yi Salih'ten kıskanan ve araları limoni olan anne, Salih'i oğlu kadar sevmeye başlıyor ve hala aynı şekilde anne-oğul ilişkisi şeklinde devam ediyor görüşmeleri. Rahmi'nin neden öldüğüne gelince... Bunu burada yazmayacağım özel hayata saygıdan dolayı. Zaten isimler de gerçek değil. Rahmi bir kaza sonucu ölüyor ama trafik kazası değil tabi... Daha hikayede anlatayamayacağım bazı şeyler de var. Kimbilir ileride belki bir roman olur, belki bir film...

Bu haftaki buluşmaya İranlı arkadaşlarımızın niye katılmadığı soruldu... Çünkü dil problemleri var ve sorunlarını tartışabilecekleri kendi LGBTİ toplantıları var dolayısıyla, göçmen olup burada kalıcı olmamaları etkili olabilir... Buluşmanın geri kalanında ister istemez güncel olayları konuştuk.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder