Daha dün konuştuk arkadaşlarla buluşmamızda bu konuyu ve yeri geldiğinde de hep dile getiririm. Çünkü dünyanın en kabul edilemeyecek şeyidir şiddet. Hiç bir faydası yoktur, hiçbir şeyi halledemez. Dengesizliktir şiddet, hastalıklı bir durumdur. Zayıflığın getirdiği bir kabalık, cahilliğin getirdiği bir güç yeterliliğidir. Şiddet uygulayan insanların tedaviye ihtiyacı vardır gerçekten. Şiddet uygulayan insanlar tedaviyle beraber devlet tarafından kontrol altına da alınmalıdır, takibe alınmalıdır. Çünkü şiddet uygulamak tehlikeli bir sabıkadır ve bunu bir daha tekrar etmeyeceğinin garantisi yoktur. Ama şiddet kültürümüzde neredeyse normalleştirilmiştir. Hatta bazılarının hak ettiğine bile inanılır. Dinimiz bile, erkeğine kabahat sayılabilecek bir durum arzeden kadınların dövülebileceğini söyler. Tabi din kimin, kültür kimin değil mi? O yüzden şiddet mağdurlarını görünce içinde yaşadığım kültürün profilini görüyorum resmen; Okulda şiddet, evde şiddet, sokakta şiddet, askerde şiddet, karakolda şiddet... Koca dayağı, sevgili dayağı, baba dayağı, erkek kardeş dayağı... Kadına şiddet, eşcinsele şiddet, transseksüele şiddet, yaşlıya şiddet, hayvana şiddet... Ve şiddetin hiçbir gerekçesi olamaz; bütün gerekçeler bahanedir. Hiçbir güzelliğin de işareti değildir.
Habere göre bir kadın bıçaklanarak ve şiddete maruz kalarak gaspa uğruyor, altın bilezikleri çalınıyor ama devlet bu saldırganı tutuklanmıyor, serbest bırakıyor. Kadın, "Bu nasıl adalet, ben artık adalete inanmıyorum" demiş. Evet, adaletin olmadığını insan kendi başına bir olay gelince ve adaletin kendisi için işlemediğini görünce anlıyor. Defalarca şiddete maruz kaldım adalet işlemedi, gaspa maruz kaldım adalet işlemedi, hakaretinse haddi hesabı yok... Dahası adalet dediğimiz şey, mağdur edildiğim halde beni suçlu ilan etti, cezaya mahkum etti. Adalete ben de nasıl inanayım, niye inanayım? Heteroseksist bir kültürde adalet olur mu; Olmaaazz!
Okulda şiddet, evde şiddet, sokakta şiddet, askerde şiddet, karakolda şiddet...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder