2 Ağustos 2011 Salı

Uzak Yaşamlara Sürgün Umutlar; Memleketimi Değil Kendimi Özlüyorum

Hayatımda ilk defa memleketimden bir amaç uğruna uzak kalıyorum ve daha ikinci gününde çok özledim.

Daha önce memleket özlemini direkt eş-dost-akraba-sevgili, vatan-millet-toprak, din-dil-devlet, gelenek-görenek-v.s. sanırdım. Oysa bunlar insanın kendini gerçekleştirdiği unsurlarmış. Aslında insan memleketini değil kendini, kendini gerçekleştirmelerini özlüyormuş.

İnsanlar başka memleketlere umutları peşinden kendilerini gerçekleştirmek için sürüklenirler, kendilerini gerçekleştirenler de geleceklerini garantiye almak için. Hani bazen insanlar umduğu gibi bir yaşam süremeyince başka memleketlere giderler ve gidenler de eleştirilir, "Bu kaçış memleketten-mekandan-yerden değil, insanın kendinden." diye. Bugün anladım ki insanlar kendi kaderlerinden değil, kendilerine yazılan kaderlerinden, kendilerine biçilen yaşamlardan kaçıyorlar, kendilerini bulmak, kendilerini-hayallerini-umutlarını gerçekleştirmek için kaçıyorlar-gidiyorlar.

Ama umduklarını bulamayınca, kendilerini istedikleri gibi gerçekleştiremedikleri için gene ya başka umutlara-memleketlere yelken açıyorlar, ya da kendilerini gerçekleştirdikleri ama yaşayamadıkları memleketlerine dönmek istiyorlar, memleketlerini-kendilerini özlüyorlar.

Zor yaşam koşulları memleketlerinde eninde-sonunda gene kendilerini gerçekleştirmelerini engelleyecek, yavaş-yavaş vazgeçmek zorunda kalacaklar kendilerinden belki ama kendilerini kurtarmak adına yaşamak için bile olsa, insanın kendini satması gibi çok ağır oluyor kendini bu aniden terk etmek zorunda kalışlar.

Ben yapamadım, kendimi satamadım, kendimden vazgeçemedim, kendime-memleketime döndüm ayrılığın ikinci gününde. Dayanamadım kendime olan özlemime. Çünkü ben kendimi çok seviyorum, kendimsiz yapamıyorum, yaşayamıyorum. Yaşamdan vazgeçebileceğimi ama kendimden-kendimi gerçekleştirmekten asla vazgeçemeyeceğimi deneyimleyerek bir kez daha anladım.

Uzak yaşamlarda kendimi çok kıstırılmış hissediyorum, nefes alamıyorum. A. bana demişti ki, "Sen yapamazsın buralarda, başka yaşamlarda." Bu kadar kısa süreceğine ihtimal vermemiştim başka yaşamlara tahammülümün. Haklı çıktı A. Katlanabilme kat sayısı-tecrübesi ve de kendine-memleketine dönme isteği-başka yaşamlardan bıkmışlığı çok fazla olduğu için, okumuştu-çözmüştü belki beni hemencecik.

A. on yıl olmuş memleketinde ayrılalı büyük umutlarla. "İki çocuktan başka ne para, ne de aşk kazanabildim." diyor. Umutsuzluk yüzünden geldiği memleketine-kendine dönmek veya kendini gerçekleştirebileceği başka memleketlere yelken açmak istiyor  her ne kadar erkek egemen dünyada hiçbir umudu kalmasa da.

Uzak yaşamlarda kendisi olmadan yaşayanların katlanabilme gücüyse, zaten hiçbir zaman kendileri olmamasından. Kendilerinden kaçış işte bu katlanabilme kat sayısı yüksek olanlar için geçerli. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi koşullarda olursa olsun başkaları için yaşarlar, yaşayabilirler. Çünkü kendileri olmak-kendilerini gerçekleştirmek gibi kaygıları yoktur onların, olmamıştır, olmayacaktır da. Kolayı seçmişlerdir bukalemun gibi.

İşte kendisi olanlara, farklılıklara en büyük zararı veren kendisinden kaçanlardır. Çıkarları için çıkarcı dünyaya alet olarak, kendisi olarak varolmak isteyenlerin de kendilerini gerçekleştirmelerine engel olurlar dolaylı da olsa. Çünkü çıkarcı dünyaya kendilerinden kaçıp sığınmak için hazır kıta olarak beklemektedirler. Çıkarcı dünya da gönüllüler varken özgün ve özgürlerle niye uğraşsın ki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder