Heteroseksizmin bulaşmadığı bir nesil yetişmediği sürece, kendisiyle ne kadar barışırsa barışsın, içinde homofobisi, korkusu-kaygısı olmayan, ucundan bucağından da olsa heteroseksizme destek vermeyen, keşke demeyen-keşke eşcinsel olmasaydım demeyen, en azından demediği an olmayan, heteroseksizmin şartlanmışlıklarından tam anlamıyla kendini soyutlayabilmiş bir eşcinsel olmayacak, olamaz da.
Ne kadar bilinçli olursak olalım, beklentilerimiz bile içinde bulunduğumuz erkek egemen sistemin cinsiyetçiliğinden payını alıyor.
Eşcinsellerimiz genellikle duygusal ve cinsel anlamda hep erkek beklentisi içersinde oluyorlar. Oysa bir erkekle beraber olan erkeğin erkekliği tartışılır. Ama eşcinsellerimiz beraber oldukları erkeklere eşcinselliği yakıştıramıyorlar. Hele bir de pasif bir eşcinselse gözünde artık erkeklikle ilgili bir değeri kalmamıştır. O, onun için bir kız kardeştir artık.
Niye şaşırılır ki erkek görünümlü bir eşcinsele, eşcinselliğe. Çünkü o da öyle görmüş, öğrenmiştir. Kendisine zarar verecek bir bakış açısını sorgulamak yerine kabullenirler. Bu bir çaresizlik gibi görünse de çevresel veya yapısal bir çok sebebi olabilir. Çünkü sadece çevresel faktörlerde neden ararsak aynı çevrede bulunup, yetişip de toplumsal yapıya boyun eğmemiş eşcinsellerin mantıklı bir açıklamasını yapamayız o zaman.
İllaki eşcinselleri belli bir kalıba sokmak toplumsal yapıyı kabullenmektir. Şablonlara, toplumsal rollere uymayan cinsiyet kimlikler de olabilir. Bir eşcinsel öğrenildiği üzere illa ki kadınsı olmak zorunda değildir. Hatta olmak istemeyen eşcinsellerimiz bile birbirine baka-baka kadınsı oluyorlar. En azından eşcinsel çevrede böyle olup toplum içersinde gene erkek gibi oluyorlar.
Bu eşcinsellerimize şaşırdığımız demeyelim de, beklemediğimiz, mecburiyetten de olsa en başta ailelerine manevi sebeplerden dolayı karşı çıkamayıp evlenmeleri. Evlenmemeyi hiç akıllarına bile getirmiyorlar. Çünkü ailelerinin onlardan beklediği bazı toplumsal görevler var erkekli adına.
En başta erkekliklerini ispat etmek zorundalar karşı cinsle evlenerek, çocukları olmayınca, erkek çocukları bile olmayınca erkeğin erkek sayılmadığı bir toplumda-dünyada. Çünkü erkek ailenin soyunun devamını sağlayacak, başlarını dik tutacak en büyük güvencedir. Bu sorumluluk bilinciyle yetiştirilmektedir erkek çocukları. Bunu gerçekleştirmeyen eşcinsel de olsa bir erkek kendisini, suçlu hissedecek, borçlu hissedecektir toplum yüzünden ailesine karşı.
Eşcinseller bu göreve kendilerini şartlandırdıkları için de, yük olmayacaktır karşı cinsle evlilik sorumluluğu. Karşı tarafın beklentileri de bellidir, verilebilecekler de bellidir. Pek de eksiklik aranmayacaktır bu görevsel beraberliklerden. Toplumda kadının ve erkeğin yeri bellidir. Erkek ne kadarını verirse, kadın o kadarına razıdır. Daha iyisini, daha mükemmelini bilmemektedir ki. Filmlerdeki aşk ve sevgi Yeşilçam veya Hollywood dünyasının masallarıdır. Onlarla sadece hayaller kurulabilir!
Gizli bir eşcinsel olarak yaşamak da koymamaktadır eşcinsellere. Yeter ki ölünceye kadar eşcinsellikleri öğrenilmesin. Büyüklere saygı olarak manevi duyguların rencide edilmemesi gerekir. Onların üzülmeleri, çevrelerine karşı mahçup olmaları eşcinseller için en altından kalkılamayacak yüktür.
Oysa bu durum eşcinsellerin heteroseksizmi içselleştirmelerinden dolayı korkaklıklarından başka bir şey değildir. Yarın eşcinsellikleri ortaya çıktığında ilk yapacakları iş eşcinsellikleirni inkar etmekten başka bir şey olmayacak. Başka hiçbir alternatifi düşünmek bile istemiyorlar.
Anlattıklarım aslında erkek görünümlü bir eşcinselimizin veya benzer örneklerinin, hatta eşcinsellerimizin tamamının evli ve çocuklu olması. Ama hepsi de ister toplumsal rol kalıplarına uygun olsun, ister kendilerini bu dayatmadan koruyabilmiş olsun, ister bilincinde olsunlar, isterse bilinçsizce cinsiyet kimliklerinin, yani heteroseksüel olmadıklarının, yani-yani erkek olmadıklarının, içlerinde kadınlığı veya her iki cinsiyeti de barındırdıklarının en azından farklı olduklarının, bilindik anlamdaki erkeğe benzemediklerinin farkındalar.
Beklentileri hayattan daha fazlası değildir bu saatten sonra. Girdikleri heteroseksist yoldan dönemezler artık eşcinsel olsalar da. Dönmek isteseler, bu yola girmeme cesaretleri olsa, en baştan evlenmezler, baştan karşı çıkarlar her şeye rağmen direkt veya dolaylı dayatmalara, baskılara. Yüz üstü bırakmak söz konusu bile olamaz öğrendikleri şekildeki aile yapısını.
Hayattan bekledikleri sadece hayallerde kalmaya mahkumdur veya gizli saklı yaşanan anlardan ibarettir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder