17 Kasım 2018 Cumartesi

Transseksüeller bedenleriyle yarım barışabilme noktasına doğru ilerliyorlar!


İnsanlar bilinçlendikçe ve ortam özgürleştikçe, kendilerini heteroseksist sisteme adapte etmek yerine kimlikleriyle, bedenleriyle, doğalarıyla barışmaya başlıyorlar ve içlerinden geldiği gibi yaşamanın mücadelesini veriyorlar. Tabi bunu belirleyen de biraz insanın psikolojik durumu. Kimisi sağlam bir psikolojiye sahip olabiliyor ve toplumsal cinsiyete dair dayatmaların dışında kalabiliyor ve karşısında olabiliyor. Zaten kendisiyle barışık olanın hayatle veya kendisiyle değil, cinsiyetçi-ötekileştirici toplumla derdi oluyor. Ve böyle kişiler için toplumla mücadele etmek, toplua uymaya çalışmaktan daha iyi geliyor kendisine. Kabul edersiniz etmezsiniz ayrı mesele ama daha önce defalarca yazdığım-söylediğim gibi hep aynı şeyi savundum ve aynı şeyleri savunmaya devam edeceğim. Transseksüellik bedeniyle barışamama halidir ve eşcinsellikten hiçbir farkı yoktur-eşcinsellikle aynıdır. Çünkü cinsel kimliğe dair tanımlamaların bana göre bilimsel bir dayanağı yok; tamamen toplumsal cinsiyet kaynaklı ve toplumsal cinsiyete uygun yaşamak veya toplumsal cinsiyetin dışında kalmamak için kişilerin kendilerini topluma uygun şekilde tanımlamasıdır. Çünkü bu tanımlamalar gene karşılamıyor heteroseksüellik dışında kalan kimlikleri, toplumsal cinsiyete uymayı kendimi buldum olarak falan algılıyor. Oysa bu bir yanılsama, kendini kandırmadır açıkçası. Başka bedene ait olmak diye bir şey olamaz doğada bilimsel anlamda. Bu toplumsal bir algı ve ifade şekli. Çünkü cinsel kimliğe dair yaşanan süreç bunun en güzel kanıtı. Daha düne kadar eşcinsellik denilince feminenlik akla gelirken; travesti, transseksüel gibi kavramlarla ifade etmeye başladı eşcinseller kendilerini. Bedensel geçiş ameliyatından bedenlerle yarım şekilde barışılma noktasındayız şu anda. Mesela kendilerini trans erkek olarak tanımlayan lezbiyenler, artık sadece göğüslerini kestirip vajinalarını özgür bırakıyorlar. Kadın transseksüeller de penislerini kestirmeden yaşayabiliyorlar. Dediğim gibi cinsel kimlik özgürlükleri gelince, kimse kendini belli bir kalıba göre tanımalam ihtiyacı bile hissetmeyecek, doğdukları şekilde kendilerini kabul edecekler toplumsal cinisyete uydurmak yerine ama bunun için çok zaman gerkiyor. Bu toplumsal psikolojik sürecin evrimiyle alakalı. Çünkü kafalar değişmeyince toplumun şeyleri de aynı kalacaktır. Ben yıllardır erkek bedeninde her iki cinsiyeti de barındırıyor ve kendimi belli bir cinsiyete göre tanımlama ihtiyacı hissetmediği söylüyorum; çünkü çocukluğumdan beri toplumsal cinisyetin oluşturduğu cinsiyet kimliğine dair hiçbir emare arzetmedim. Tabiatıyla kendimi belli bir cinsiyet kimliği şeklinde ifade etmek yerine arada kalmış olabilirim ama zaten olması gereken de bu değil midir; bir taraf ait olmadan da hayatı yaşayabilmek, kendini ifade edebilmek. Toplumdaki kimliğe dair tek tiplilik elbette bir baskı oluşturup insanın moralini bozacaktır ama bu tek tiplilik sadece cinsel kimliğe dair değil ki; başka alanlarda nasıl müücadele ediyorsak, cinsel kimliklerimize dair de içimizden geldiği gibi davranabilriz. Ama şunu da hep savunmuşumdur; insanın psikolojisi nasıl kumanda ediyorsa ve insan nasıl mutlu olacaksa, o şekilde tercihlerde bulunabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder