1 Eylül 2015 Salı

Kimisi kürk giyer, kimisi Kurban Bayramı'nda ülkeyi terk eder


Başkasında görmemek için 50 bin lira mı ne ödeyerek topuyla aldığı kumaştan diktirdiği kıyafetle sahneye çıkmış artık Bülent Ersoy.
Empati kurmaya çalışıyorun...
Sanatçılık bunu mu gerektirir?
Egosal bir şey midir yoksa?
Doğrudur; insan özel olmak ister, güzel olmak ister...
Ama bunun da insani çerçevede bir ölüçüsünün olması gerekmez mi?
İmkanlar-olanaklar, ölçünün geniş tutulmasına mı sebep oluyor?
İnsanın aylık geliri milyonlar ise, özgün olmanın ölçüsü de binlerle olabiliyor demek ki...
Oysa..!
Aslında kimseyi duyarsızlıkla falan suçlamak haddime değil...
Ama... Bir kıyafet için 50 bin liraya bir top kumaş almak ve sadece bunun bir kaç metresinden faydalanılacak olması...
Kalanını ne yaptı acaba Bülent Ersoy bu kumaşın..?
Hani yardım amaçlı birilerine falan verirse, kötü amaçlı kullanılamaz mı? Aynı kıyafetten diktirilebilir... Ama Bülent Ersoy bir kere giydikten sonra başkasının üzerinde olmasının bir anlamı kalmaz artık değil mi?
Sahne sanatçılığı böyle bir şey mi, bunu mu gerektiriyor?
Görselliğe çok takmadan sahne sanatçılığı olmaz mı?
Sanatçılıkta da kişisel yapıyı gözardı edemeyiz aslında...
Kimisi kürk giyer Bülent Ersoy gibi, kimisi hayvanların kesilmesine karşı olduğu için Kurban Bayramı'nda ülkeyi terk eder Leman Sam gibi...
Duyarlılık-duyarsızlık da göreceli bir kavram haline dönüşüyor insanın yetiştiği kültüre göre veya kültürüne rağmen hayata bakış açısına göre...
Orta bir yol nasıl bulunacak öyleyse birlikte sevgi içersinde yaşamak için?
Bir tarafta sevgiye dayandırılan "manevi dünya", bir tarafta canlı hakkına saygı duyan çevreci ve hümanistçe bir yaklaşım...
Dine de inanırım, canlıların yaşama hakkına da saygı duyarım diye bir şey olabilir mi peki?
Keşke inanç dünyasına gösterilen hassasiyet, canlıların yaşama hakkına da gösterilebilseydi...
Manevi dünya eleştirilemiyor bile ama hayvanların yaşama haklarının ellerinden alınması kimsenin umrunda değil gibi bir şey...
Konumuz 50 bin liralık bir top kumaştı ama aslında en küçük müsriflik bile çevre ile alakalı... Doğal kaynaklarımızı iradeli kullanmalıyız çevremiz için...
Çünkü çevrenin yok olması insanlığın yok olması demektir.
Biraz da bu dünya için çaba sarf etmeliyiz..!
Bülent Ersoy'u yazıma konu etmem, kişisel olarak onu sevmediğim anlamına gelmez...
Bir transseksüel olarak LGBTİ'ler adına varlığıyla bile bir devrim niteliğindedir...
LGBTİ'leri savunduğu anlar da olmuştur...
Hatta çok güzel sistem karşıtlığı yaptığı dönemler de...
Ama...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder