13 Eylül 2015 Pazar

Bir eşcinsel olarak benim neden hiç sevgilim olmadı?

Eşcinsel ortamlarında soruyorlar "sevgilin var mı?" diye... Biliyorum bu bana özel bir soru değil; eşcinsellerin sevgilisizliklerinin yarattığı psikolojik durumun, kendini başkalarıyla kıyaslama durumu belki de "tek sorunlu ben miyim bu konuda?" diye. Yoksa insan başkasının sevgililik durumunu niye merak eder ki; onun mutluluğunu pekiştirmek için mi; sanmıyorum..! Açıklayayım kendi durumumu bu konudaki, daha önce benzer şekilde değinmeme rağmen... Kendim de istiyorum ayrıca açıklamayı... Önce sevgililik nedir diye başlayalım konuya... Birbirinden hoşlanan iki kişinin duygusal ve bedensel paylaşımıdır sevgililik bence. Başka da bir açıkalması çok da samimi gelmiyor bana... Diğer paylaşımlar çünkü arkadaşlığa, dostluğa, vesaireye bağlı paylaşımlardır. Benim o kadar çok paylaşımım oldu ki sevgililiğe benzer konuda birileriyle... Haa, birileri beni çok mu sevdi, deli-divane aşık mı oldu; KOSKOCA BİR HAYIR. Yalnız kendi sevgimden şüphe etmediğimi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Çünkü benim insanlar arasında statüsel bir ayrımımım olmadığı için, her beraberliğimde sevgiye dair heyecanlı bir şeyler de yaşıyorumdur. Yaşamasam zaten o beraberliği gerçekleştirmem ki... Ben enayi miyim içimden gelmeyen bir şeyi yapacak? Aşka şekilci bakış açısı tabi ki anlaşılmamı güçleştirebilir. Ben aşkı mülkiyetsiz, özgür yaşayanlardan ve öyle olması gerektiğine inananlardanım. Ne birilerine ait olmalıyım, ne de birilerinin sorumluluğunu almalıyım; haa, sadece bana ait olmasını isteyebilirim ben herkese ait olmak istesem de ama gene de hiç kimsenin tapusunu da istemem, tapulanmak da... Toplumsal anlamda tek eşli bir sevgililik durmum olmadı hiç... Neden? Vardı da ben mi yaşamadım, yoksa yoktu da kendimi mi kandırmadım bu konuda..? Her ikisi de... Çünkü heteroseksist bir dünyada erkek erkeğe aşk yaşayacak kişiler olsa da, bunu gerçekleştirebilecekleri bir ortam olmayınca, ben ne kadar cesur olursam olayım bu konuda, karşı tarafın özgüveni olmayınca, olanı da kimbilir hangi coğrafyanın deliğindedir veya birileri kapmıştır, bir şey olmuyor. İki; Ben kendime göre çok kolay bir insanım, çünkü çok doğalım ama bu doğallığım heteroseksizmi içselleştiren bireylere çok ama çok zor geliyor. Nasıl mı? Ben özgürlüğüne çok düşkün bir insanım. İlişkilerde yönlendirilmeyi, sahiplenilmeyi, baskıyı, zorlamayı, vesaireyi asla ama asla kabul edemem bazılarına göre bu benim kabul etmediğim özellikler aşkın bir ifadesi olarak görülse de... Belki de benim sevgilisizliğimin en büyük sebebi budur. Bende ne geyşa ruhu var, ne de odun bir erkek ruhu... Eşit ve özgür bir ruh hali, herkesin her işini kendisinin yapması gerektiğine inandığım bir ruh hali var... Sevgili olacak kişi bana bırakın tokat atmayı, şiddet uygulamayı, emir vermeyi, en küçük bir ricada bile bulunamaz. Çok olmuştur öyle sigarasını yakmamı isteyen veya kül tablası getirmemi isteyeni defettiğim. Hatta sevgili olacak kişi tuvaletini bile evinde yapsın gelsin. Ben onun hizmetçisi miyim, otel odası mıyım..? Benim yatak odama bile girecek kişinin tumturaklı bir üslubunun olması gerekir. Haa, denemelerim ve yanılmalarım olmamış mıdır; zaten deneme-yanılma uygulamasına maruz kalmaktan başka da seçeneğimiz yok; çünkü tornadan çıkmış kişilikli sevgili var da biz mi körüz? Ama ikinci şansları hiçbir zaman olmamıştır tarzını küçücük de olsa beğenmediğim kişilerin. AMA ben, bana uymayanlara dahi kin tutmam. Bana zarar vermedikleri sürece selam vermeye devam ederim ama içimde yerleri yoktur artık. Kısaca kişiliğini beğendiğim ve hayatımda vazgeçilmez olan hiç kimse olmamıştır. Mutlaka o kişiye tam anlamıyla bağlanamayacağım bir olumsuzluğu olmuştur. Tamam, defosuz insan yoktur ama olumsuz taraflarını tutmasını bileceksin ben nasıl tutabiliyorsam. Bunun adına nezaket diyebilir miyiz; nezaket kurallarını elden bırakmayacaksın ve öyle kişiyi bulmak da imkansız gibi bir şey. En büyük nezaket de ne benim için ne biliyor musunuz; zamanımın çalınmaması; zamanıma saygı gösterecekler. Ben meşgul bir adamım çünkü. Bir tane yaşamım var ve yapmak istediğim şeyleri hayatım boyunca yapamayacağım bile. O yüzden öyle sevgili babında tek bir kişiye ayıracak vaktim yok. Hatta arkadaş olarak bile hiç kimse benim zamanımı çalamaz. Hayatta bir şeyler öğrenmek bir şeyler keşfetmek varken, aynı arkadaş ortamında ne kadar çok şey keşfedebilirsin, özellikle okumayan ve de öğrenme merakı olmayan kültürlerde. Herkes düşünce anlamında tıpatıp birbirine benziyor neredeyse. O yüzden de doğal olanlar anormal geliyor ya insanlara. Umarım cevaplayabilmişimdir sevgilim olup olmadığını... Açıkça söyleyeyim isterseniz; benim hiç sevgilim olmadı, olamaz da, olmasını da istemiyorum yapıma ters düştüğü için... 50 yaşından sonra da aşık olmak için aptal olmam gerekir... En büyük aşk benim için, hayatı yapıma uygun dolu dolu yaşamak. EN BÜYÜK AŞK HAYATIN KENDİSİDİR YAŞAMAYI BİLDİĞİN SÜRECE! Olura bir gün karşıma sevgili babında bir erkek çıkar... O da bilsin ki, sevişme dışında aynı yatakta sabahlayamayız. Duygusal ve fiziksel bir şeyler paylaşıldıktan sonra herkes kendi odasına bile değil, kendi evine çeker gider. Aşk duygusal ve fiziksel bir paylaşımdır ve benim hayatımdan extradan zaman veya herhangi bir şey çalamaz! Aşk fedakarlık, emek, vesaire gerektirmez. Gerektirirse o, aşka girmez, çıkarcılığa girer. Aşk beklentisiz ve çıkarsız yaşanan duygusal ve fiziksel bir paylaşımdır sadece. Ayrıca dünyayı bir erkek etrafında döndüremem ben; başkası da benim etrafımda dönerek kalabalık yaratmasın. Sevgilim olacağına içimdeki aşkım daim olsun... Şunu da belirtmeden edemeyeceğim... Benim sevgilimin olmamasının nedeni heteroseksist sistem değil. Belki eşcinsellik normal karşılansa daha iyi şeyler yaşayabilirdim aşka dair ama ben heteroseksizme rağmen benimle aşk yaşayacak bir sevgili isterdim; o da benim koşullarımda; özgürlüğümü kısıtlamayacak bir şekilde yani...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder