11 Nisan 2015 Cumartesi

Yumuşak ruhların estetik tezahürleri


Benim ruhum öyle istiyor;
yumuşacık insanlar topluluğu...
Nazik, kibar, nezaketi tam anlamıyla bilen...
Ama göstermelik nezaket değil, gerçek ve samimi bir nezaket...
Öyle bir nezaket olmalı ki, insanlar kendilerini ifade ederken incelikten kırılmalı...
Estetik ölçüler içersinde de tabii...
Neden böyle bir şey istiyorum;
Pozitif enerji iyidir...
Belki benim yapım böyledir;
sevmiyorum negatifi, egoyu, hırsı, öfkeyi, kini, nefreti, savaşı, çatışmayı, hatta didişmeyi bile...
Doğanın gerçeği olsa da pozitifin karşıtı negatif,
kabul edemiyorum bunu;
benim doğama ters!
Hele bir tokat yiyince falan bunu sevgi gösterisi olarak algılayanları travmatik buluyorum...
Ve o anda yanlşılıkla bu gezegene düştüğümü hissediyorum.
Hele şiddet mağduru kadınların ilgiyi-alakayı taciz olarak algılayıp da teslim alınmayı aşık olunmak olarak falan algılamalarını devre bozukluğu olarak görüyorum.
Yumuşacık olsun erkekler, pamuk gibi...
Yumuşacık baksınlar, yumuşacık dokusunlar,
ki dokundukları yeri acıtacaklarına iyileştirsinler.
Hayat hep ve sadece iyilikle, güzellikle daha yaşanılası olacağından hiç kuşkum yok,
ki sağlıklı bir ruhun hayatı şiddete dayalı tahayyül etmesi akıl karı değildir diye düşünüyorum.
Toplumsal cinsiyet dedikleri şey eşitsizliktir, kaba gücün adaletsizliğidir;
bunun mantıklı başka bir açıklaması olamaz.
Ondan gerisi zayıf beyinlerin cinsiyetçiliğe koşullanmasıdır.
Ne demek yaa..; sen busun, bu olmalısın, böyle olmalısın...
Birazcık aklımız varsa, niye onu iyilik, güzellik için kullanmayalım ki...
Niye cinsiyetçi sistem öyle istiyor diye kumandayı elden bırakalım ki,
"güzel" bir şekilde yaşamayalım ki hayatı..
Penisli bir biyoloji niye omzunun üzerinden feministçe tebessüm edemesin ki..?
Hapsedilen kadın biyolojisi ahlakçılığa niye şen bir kahkaha patlatamasın ki..?
Hayat hediyesini niye içimizdem geldiği-doğamıza uygun bir şekilde boynumuzdan sallandıramayalım ki..?
...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder