15 Nisan 2015 Çarşamba

Trans bir lezbiyen, trans bir gey, trans bir hetero, trans bir biseksüel...

Transseksüelliğe bakış açısına ve çocuk transseksüellerin kaldığı mağduriyeti anlatan kısa metrajlı bir film izledim trans bir arkadaşımın Facebook'ta paylaşması sayesinde. Biyolojik olarak erkek çocuk kendini kız gibi hissediyor ve okuldan sokağa herkesin dalga geçmesine, tuhaf bakışlarına, hatta babasının bile tepkisine, duyarsızlığına maruz kalıyor annesinin onu desteklemesi dışında ama heteroseksist bir dünyada annesinin desteği ona yetersiz kalıyor. Annesi çocuğunu o kadar olduğu gibi kabul ediyor ki, okula bile kız elbisesiyle gitmesini sağlıyor. Baba mutsuz çevresindeki baba-erkek çocuk ilişkilerini gördükçe ama çocuğu da mutsuz onun ilgisizliğinden. Her gün okuldan alırken sert davrandığı çocuğunu, bir gün kadın elbisesi giyerek bekliyor okul çıkışında. O güne kadar yüzü hiç gülmeyen çocuk, o gün kocaman gülüşüyle koşuyor babasının kollarına ve film mutlu sonla bitiyor ve benim bu konudaki birikmiş gözyaşlarım da zangır zangır titreyerek boşalıyor.

Bu arada çocuk daha ilkokul çağında, bunu da belirtelim. 1. veya 2. sınıf olabilir. O yaşta transseksüellik olur mu? demeyin. Trans cinsiyet kimliği diye bir şey varsa, bunun yaşla alakası olamaz. Sadece kişi heteroseksist dünyanın ayrımcılığıyla olumsuz bir şekilde farkına varabilir trans cinsiyet kimliğinin. Beni birileri dışlamasa, ben yapıma nasıl yanlış diyebilirim veya kendimi nasıl farklı hissedebilirim ki. İnsanın hislerini yapısına uygun yaşamasının neresi tuhaf olabilir ki. Sen bana yanlışsın dersen ve egemen yapıyı bana dayatırsan, o zaman farkına varabilirim sana uymadığımın ama gene de kendimi yanlış bulmam. Ama yanlışsın diye yaşama hakkımı elimden alırsan, alırsanız, o zaman beni mutsuz etmeye başlarsınız ve benim kimliğimi sorgulatırsınız bana. Oysa kimse bana bir şey demese, ben kendimi ne tuhaf hissederim, ne de sorgularım. Bizi yanlışsın diye etiketleyen de heteroseksist toplum, ötekileştiren de... Yoksa farklı kimliklerin durduk yerde ne mutsuz olmaları söz konusu olabilir, ne de kendilerini tuhaf hissedip sorgulamaları. Unutmayın tek bir erkeklik veya kadınlık yok şu hayatta, tek bir cinsel yönelim de ama insanlara sadece toplumsal cinsiyete bulanmış biyolojik erkeklik ve kadınlık dayatılması, trans veya eşcinsel bireylerin de kafalarının karışmasına sebep oluyor.

Daha bugün bir mesaj aldım. "Ben görüntüde erkeğim ama kendimi kadın gibi hissediyorum ama erkeklerle de sevişmek istemiyorum" diye. Bu kişi biyolojik olarak erkek ve cinsiyet kimliği olarak kadın, cinsel yönelimi de kadınlara karşı. Yani trans bir kadın ve lezbiyen. Bunu anlayamazsınız değil mi? Çünkü kafanızda tek tip bir kadınlık ve erkeklik, tek bir sevgi şekli var. Ve bizlere, çok sağlıklı olmamıza rağmen hasta muamelesi yapılıyor, çürük muamelesi yapılıyor. Oysa hayatın her alanında heteroseksüeller kadar varız, varolabiliriz de. Çünkü eksik değiliz. Eksik olan heteroseksist beyinler.

Ben de bir trans kadınım ama erkek biyolojimden rahatsız değilim. Askerliğimi de yaptım biyolojik bir erkek gibi. Cinsel yönelimim de kendi cinsime karşı, yani eşcinselim toplumun dediği gibi. Şöyle anlatayım son dönemlerde cinsiyet kimliğinin sınıflandırılmasına karşıtlığımı çok dile getirmeme rağmen. Ben biyolojik olarak erkeğim ama cinsiyet kimliğim, aslında ne olduğunu tam da bilmediğim ne erkek cinsiyeti, ne de toplumsal erkekliğe benziyor. Kafamı cinsiyetime takmıyorum ve de takmak istemiyorum. Sadece biyolojk olarak kendi cinsimden hoşlanıyorum ve mümkün mertebede de biyolojime uygun fiziksel olarak yaşamaya çalışıyorum. Artık bırakın şu cinsiyetçiliği. Bırakın herkes içinden geldiği gibi yaşasın, içinden geldiği gibi sevsin. Kime ne zararı var bunun? Biz hasta değiliz ama sizin hastalık sayılabilecek cinsiyetçiliğiniz bizi hasta ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder