1 Nisan 2015 Çarşamba

Gay cinayetindeki sır perdesi!


Adana'da bir cinayet işleniyor ve öldürülen kişinin cesedi kanalizasyonda bulunuyor (yakalanan tanıklardan birinin ifadesiyle).
Kurban ölmeden önce eşine telefon açıyor kimin evinde olduğuna dair ve "Ben öldüm" diyor.
Telefon görüşmeleri incelemesinden, katil olduğu düşünülen sanık ile kurbanın eşcinsel sitede tanıştıkları ortaya çıkıyor.
Sanık inkar ediyor ilişkiyi de, cinayeti işlediğini de.
Sanık dışında tutuklanan 4 kişi serbest bırakılıyor.
Sanık serbest bırakılan tanıklardan birinin üzerine atıyor suçu.
Tanıklar da katilin cinayet işlediğini kendilerine itiraf ettiğini söylüyorlar.
Katilin birlikte yaşadığı kadın, katil olduğu iddia edilen kişinin eşcinsel ilişkisine şahit olduğunu söylüyor.
Kurbanın eşi ise eşinin eşcinsel olmadığını söylüyor.
Mahkeme, sanığın tahliye talebini reddediyor ve olay yakınlarındaki kamera kayıtlarının incelenmesine karar verip duruşmayı erteliyor.

Üzerinde çok düşünülmesi gereken bir cinayet bu.
Bu bir nefret cinayeti...
Toplumun kabul etmediği bir gerçeğin, insanları getirdiği nokta...
Tabi şu anda olaylar iddiadan ibaret ama eşcinsellik denilen şey ne zaman iddiadan öteye gitti ki heteroseksist ve homofobik bir toplumda, hatta dünyada.
Eşcinsellik normal karşılansaydı, eşcinsellere karşı işlenen nefret cinayetleri olmazdı.
Tabi bu ve benzeri cinayetler eşcinsellik üzerinden değil, değişik sebepler üzerinden neticelendirilmeye çalışılıyor.
Sanıklar da, maktül yakınları da asla eşcinsellikle anılmak istemiyorlar.
En fazla sanıklar cezadan yırtmak için, bana eşcinsel ilişki teklif etti veya bana asıldı gibi ifadelerde bulunuyorlar.
Yani eşcinsel ilişki hiçbir zaman itiraf edilmiyor diyebiliriz.
Oysa eşcinsellikle ilgili cinayetler, sebebi genellikle homofobiye dayalı bir nefret cinayeti.
Veya farklı bir sebeple de olsa, homofobi eşcinsel ilişkilerde nefret cinayetlerini tetikliyor; eşcinsellere karşı acımasızlığı yaratıyor.
Bu dava nasıl sonuçlanacak bilmiyorum ama eşcinselliğin sanıkların suçlarını hafiflettiği bildiğimiz bir gerçek; gelişmiş demokrasilerdeki nefret cinayetlerinde verilen ağırlaştırılmış cezaların aksine.
Öldürülenin eşi, eşcinselik yok diyor...
Var dese ağırlaştırılmış hapis cezası almayacak ki sanık; daha cezası hafifleyecek bile ama...
Burada eşin, ben bunu düşünerek eşinin eşcinselliğini inkar ettiğini zannetmiyorum.
Sadece ölen eşini toplumsal ahlak anlayışına göre temiz tutmaya çalışıyordur diye düşünüyorum.
Çünkü öldürülen eşcinsellerin yakınlarının, hep bu gerçeği inkar ettiklerine şahit olmadık mı daha önceki olaylarda?
Sanığın beraber olduğu kadın, sanığın eşcinsel ilişkiye şahit olduğu konusunda niye yalan söylesin?
Telefon görüşmelerini nasıl görmezden gelebiliriz?
Ortada bir eşcinsel sitede tanışma ve bu konuda-eşcinsellik konusunda yapılmış telefon görüşmeleri ve mesajlar var...
...
Bu haber hakkında laf olsun diye bir şeyler karalamadım;
Bana göre çok önemli bir konu, eşcinseller adına kanayan bir yara.
Yasalar eşcinselleri nefret cinayetleri kapsamına bile almıyor çünkü.
Hatta eşcinsellik bir tahrik unsuru heteroseksist ahlakçı toplumda.
Eşcinsel hakları mücadelesinde, eşcinselliğin yasalarca tatnınması ve eşcinsellere karşı işlenen cinayetlerin nefret cinayetleri kapsamına alınması ilk önceliğmiz olmalı.
Bunun için de her olayımızı korkmak yerine açık ve net bir şekilde tüm gerçekliğiyle adliyeye taşımalıyız ne kadar istediğimiz gibi olumlu sonuçlar alamasak da.
Görünür gerçekler ne zamana kadar inkar edilebilir; elbet bir gün göz önünde bulundurulacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder