30 Mart 2015 Pazartesi

Haftanın LGBTİ konusu

LGBTİ mücadelesinde görünürlüğün önemi ve görünmezliğin nedenleri,
görünürlük konusunda değerlendirmemiz gereken fırsatlar...


Bizim programımız, projemiz ne olmalı?
Kendimizi tamamlayamadıktan sonra projenin altında kalmaz mıyız, proje işlevsiz olmaz mı?
Çünkü biz kendimizi tamamlayamadıktan sonra yola çıkmamız bile anlamsız belkide.
Çünkü toplantılarımızda görüldüğü üzere, görünür olmak adına dışarıya açılmak için değişik örgütlerle temas kurmak ve etkinlik düzenlemek gibi varoluşsal faaliyetler söz konusu olduğunda herkesin bir gerekçesi var zarar görmemek için; okul gibi, iş gibi, aile ve çevre gibi...
Haklılar da; çünkü hiç kimse zarar görke istemez. Çünkü içinde yaşadığımız koşullar hala heteroseksist ve acımasız ve geleceğimizle ilgili düzenimizin aksamasının telafisi olmayabilir; olsa bile bize çok zaman kaybettirebilir.
Ben diyorum ki; tamam, kendimizi koruyacak şekilde temkinli bir mücadele yolunu benimseyelim ama korkularımızın da esiri olmayalım.
Mutlaka bize zarar vermeyecek bir formül vardır mücadelenin temel koşulu olan görünürlüğümüze mani olmayacak.
Biz korktukça heteroseksist sistem de haksız ve hukuksuz bir şekilde bizim gözümüzü korkutmaya çalışıyor.
Eşcinsellerin insanca yaşayabilme haklarının mücadelesinin önünde hukuki hiçbir engel yok, olamaz da, varsa da bunu da aşmak için mücadele etmeliyiz.
Görünür olmadan hiçbir yere varamayız.
Görünür olmadan ne saygı duyuluruz, ne kaale alınırız, ne eşit olarak insanca yaşayabilme hakkına sahip olabiliriz.
Görünür olmamızın önündeki en büyük engel, kendimizle barışamamamız.
Bu barışamamamın altını geniş kapsamlı bir şekilde doldurmak gerekiyor.
Ben eşcinselliğimi kabul ettim, kendimle hiçbir sorunum yok demek, LGBTİ'lerin kendileriyle barıştığı anlamına gelmez.
Düşüncelerimizi şöyle bir kurcalayalım; hiç mi tereddütümüz yok da hala kendimiz olarak varolamıyoruz; sadece heteroseksist yapının götürüleri mi bizim gözümüzü korkutan?
Kendimize tam olarak inanıyor muyuz?
Yani eşcinsellik doğal bir gerçektir, bunu düşünmesi gereken biz değil, doğal bir yapıyı kabul etmeyen heteroseksizm diyebiliyor muyuz?
Tabi heteroseksizm homofobisini düşünmeyecek, irdelemeyecek, düzeltmeye çalışmayacaktır.
Biz de görünür olmadığımız ve kimliklerimizin arkasında durmadığımız sürece, homofobilerini pekiştirmiş olacağız.
Evet, öncelikle "ben eşcinselim" diyebilme noktasına gelmeliyiz, bunun için mücadele etmeliyiz.
Biz hep çevrenin veya kendi koşullarımızın uygun hale gelmesini bekliyoruz mücadelenin ilk koşulu görünürlük için.
Böyle bir şey olamaz; çevrenin bana hazır hale gelmesi veya koşullarımı iyileştirip sosyo ekonomik güvencemi hazırladıktan sonra açılırım diye bir şey olmaz.
Çünkü o koşulları sağladıktan sonra, yani kendi güvencemizi sağladıktan sonra, zaten işinizi-gücünüzü yoluna koymuş olursunuz ve mücadele etme isteğiniz kalmayabilir.
Çevre zaten hiçbir zaman hazır hale gelmez. Hazır hale gelecek olsaydı, şimdiye kadar hazır hale gelirdi.
Kendimizi kandırmaktan vazgeçmenin ve kendimizi görünür olmaya hazır hale getirmenin yollarını aramalıyız mücadele için.
Bunun için ne mi yapmalıyız?
Kendimizi sorgulamalıyız; biz neden açılmıyoruz, görünür olmuyoruz diye; gerekçe mi, yoksa korkularımız kaynaklı bahane mi?
Evet içselleştirilmiş homofobiyi geniş kapsamlı düşünmeliyiz.
Sadece cinsel kimliğimizden bariz şekilde nefret ediyor olmayabiliriz.
Homofobimiz; dini kaynaklı, sosyo ekonomik kaynaklı olabilir... Bilinçaltımızda belki de bir şeyleri tam olarak halledememiş olabiliriz.
Biz bir kere kendimizi de tanımıyoruz tam anlamıyla; yani cinsel kimliklerimizi tam anlamış yada deşifre edebilmiş-çözebilmiş değiliiz; kalıplara hapsolmuş şekilde cinsel kimliklerimiz.
Hatta farklı cinsel kimliklerimizi heteroseksizm üzerinden tanımlamaya çalışıyoruz; yani farklılığımızı toplumsal cinsiyete uydurmaya çalışıyoruz.
Her hafta cinsel kimlikleri okuyoruz ama o da artık görev icabıymış gibi bir kulaktan girip bir kulaktan çıkıyor hissi yaratıyor insanda.
Daha hala gerçekten cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleri birbirinden bağımsız olarak düşünemiyoruz.
Tabi bunda bir şeyleri sağlıklı bir şekilde öğrenememenin yanı sıra, heteroseksist bir yapıdan dolayı kendimizi kasmanın da etkisi var.
Yani bilindik kalıplar dışında varolma cesaretimiz yok gibi.
Yani yani, transseksüelsek, transseksüelliğin kalıbı belli, eşcinselsek eşcinselliğin kalıbı belli.
Belki başta varoluş için kategoriler kaçınılmaz olabilir ama tam anlamıyla kendimizi tanımadığımız sürece, kimliğimizin arkasında da sağlam bir şekilde duramayız gibime geliyor.
Örnek vereyim; eşcinseller transseksüelliğe çok sıcak değil, transseksüeller eşcinselliğe...
Her iki kesimin birbirine karşıtılığının sebebi de aslında toplumsal cinsiyet. İki kesimde toplumsal cinsiyete uygun şekilde varoluş mücadelesinde.
Sınırları çizilmiş cinsel kimlikler arzediyor LGBTİ'ler...
Yani eşcinseller de erkek veya kadın gibi olmaya çalışıyorlar, transseksüeller de.
Belki de bu yüzden kendimizle barışmamız gerekiyor önce; ne isek o şekilde kalalım; feminensek feminen, feminen değilsek erkek diye geçinmemeliyiz, kadınsak toplumsal cinsiyet dışı karakterlerden sakınmamalıyız, transseksüelsek de kendimizi zorlamamalıyız toplumsal cinsiyete biyolojik olarak falan uymak için.
Kendimizle barışmalıyız derken aslında çok şeyi, her şeyi demek istiyorum.
Yani ben her anlamda kendimle barıştım, benim asla içselleştirilmiş homofobim yok diyen az çok yalan söylüyordur.
Bazı şeyleri kendimize yakıştıramamamız bile homofobidir veya homofobiye dayalı karakteristik bir kendimizi baskılama, çekinme şeklidir.
Oysa toplumsal eylemleri heteroseksistçe gerçekleştirirken içimizde utanmaya dair bir kırıntı oluyor mu?
Gerçek kimliklerimizle ilgili olarak da çok rahat davranma hakkımız var ve biz o hakka sahip çıkmalıyız.
Biz her şeye rağmen kendimiz gibi davranabilmenin mücadelesini vermeliyiz dışarıya karşı mücadele verebilme noktasına gelebilmemiz için.
Ben transseksüelim ve geçiş ameliyatımı olarak heteroseksüel topluma karışmalıyım, ben de erkek veya kadın eşcinselim, işte ahlak sınırlarını zorlamadan, topluma uygun şeklimi şemalimi bozmadan duygusallığımı, cinselliğimi yaşayayım dersen, o yola çıkmaya bile gerek yoktur.
Çünkü bu tarz bir düşünce, cinsel çeşitliliği asla karşılamamaktadır, dahası cinsel çeşitliliği baltalamaktadır bile.
Kısaca biz kendimizi tanıyalım, kendimizle barışalım ki, dışarıya karşı doğal yapılarımızla görünür olup, doğal yapılarımız için mücadele verebilelim.
Eğer dışarıya çıkamıyorsak gerçek hallerimizle, bu içimizdeki kendimizi halledemediğimizdendir.
Sadede gelelim ne yapacağımız konusunda.
Bu konuda ben çok şey diyemem formül olarak; çünkü herkesin gerçekleri kabul edebilirlik kat sayısı çok farklı ama...
Diyebilirim ki korkularımzla yüzleşelim, kendimize karşı dürüst olalım, yanlışlarımızı itiraf edelim...
Nasıl olacak; toplumsal cinsiyetten arındırılmış doğru LGBTİ'liği öğrenerek.
Öğrendik diyelim, hatta zaten biliyoruz da diyebiliriz ama gene de olmuyorsa....
Kendimize inanmamız gerekiyor. İçimizden geçen duygularımız konusunda kafamızda hiç soru işareti kalmamalı.
Diyebilirsiniz ki çocukluğumuzdan beri içselleştirdiğimiz erkek egemen yapı taraflı cinsiyetçiliğin etkisinden kurtulmak o kadar kolay değil...
O zaman önce toplumsal cinsiyetin, ne kadar toplumda varoluş için bir vazgeçilmnez yapı olsa da bize uymayabileceğini kabul etmemiz gerkiyor.
Heteroseksizmin toplumsal cinsiyetini önce kendi içimizde çürütmemiz gerekiyor ve içinde bizim de yer aldığımız toplumsal cinsiyeti reel olarak olmasa da en azında kafamızın içinde şekillendirmemiz gerekiyor.
Yani toplumsal rollerin bilindik anlamının dışında da olabileceğine inanmamız gerekiyor sağlıklı bir cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğini oluşturabilmemiz için.
Kendimden örnek vereyim gene...
Biyolojik olarak ben bir erkeğim 1.
Evet feminen, hatta bazılarının dediği gibi KARI gibiyim de çok olmasa da, bu da etti mi 2.
3. Belki içinde yaşadığımız toplumsal cinsiyetin etkisiyle, belki de içten gelen bir şey bu feminenlik ama kendimi kasmıyorum olmamalı diye; rahat bırakıyorum. Zaten o kadar eğreti duruyor ki erkeksilik veya daha aşırı feminenlik. İnsan nereye kadar rol yapabilir ki...
4. Biyolojik olarak erkek bedenine ilgi duyan bir erkeğim. Karşımda ilgi duyacağım kişinin erkek biyolojisinde olmasını belirleyen iç sesim ama...
5. İçimde erkek mi var, kadın mı var bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum, sorgulamak da istemiyorum...
6. Belki ben bir trans kadınım ama benim erkek veya kadın olmamı belirleyen biyolojim olamaz. Penisli çok da güzel bir kadın olduğuma inanabilirim.
7. Belki de benim içimde feminist bir kadın var, belki de insanlığı bilen yumuşak bir erkek. Çünkü ne teslimiyetçi, ne de teslim almaya çalışan bir yapısı var.
8. Belki de cinsiyet diye bir şey yok. Belki her iki cinsiyetin karışımı var insanların içinde ama insanlar kendilerini kasıyorlar toplumsal cinsiyete uymak için. Belki toplumsal cinsiyetteki kadınlığa ve erkekliğe uyma bakımından skalanın ağır bastığı taraflar olabilir ama o da ne kadar yapısal, ne kadar çevrenin etkisiyle olduğu tartışılır. Cinsiyetin belli bir tarafında olma zorunluluğumuz yok ama.
9. Kısaca ben kendimi cinsiyetsiz-androjen ve de biyolojik olarak eşcinsel olarak tanımlıyorum; aslında hiç de kafa yormak istemediğim halde bu konuda. Kendimizi kabul ettirinceye kadar bizi ötekileştiren ve kategorileştiren tanımlara sahip çıkmaktan başka da çaremiz yok sanırım.
10 Benim eş-cinselliğim herkesinkine uyuyor mu? Kategorileşmemek adına uyuyordur ama seviye farklılığı uygulamada mutlaka farklılık arzedecektir. Önemli olan ne biliyor musunuz; yeter ki birbirimize benzemeye çalışmayalım, mücadelemiz cinsel çeşitliliğimiz için olsun, farklı seviyedeki farklı cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerimizim arkasında şahsımıza münhasır bir şekilde durmak olsun.

Kafa hepten mi karışır bu şekilde? Ama o zaman biz, biz olamayız ve bana uymayan bir kimlik mücadelesiyle de ben heteroseksist bir toplumu şekillendiremeyeceğim için, hep varoluşum eksik kalacaktır.

Yazı çok uzun olduğu için, görünür olmanın fırsatlarını tek cümlede özetlemek gerekirse... Hayatın her biriminde varolmamız gerekiyor; sosyal olarak, politik olarak, yardımseverlik olarak, etkinlik olarak, değişik kesimlerle işbirliği içersinde olarak...

LGBTİ hak mücadelesinde görünürlüğün önemini kavrayamadığımız sürece hiçbir plan ve projeyi hayata geçiremeyeceğimiz gibi, metroseksüellik benzeri kamuflajlarla yeraltı homoseksüelleri olarak kalmaya devam ederiz...

Ha bu arada unuttum... İsveç'te kadın ve erkeği işaret eden cinsiyet zamirlerine alternatif olarak aktivistlerin neredeyse on yıldır kullandığı cinsiyetsizlik zamiri resmi sözlüğe girmiş...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder