19 Aralık 2014 Cuma

Nasıl bir eşcinsel varoluş?


Nasıl bir eşcinsellik; heteroseksit, ahlakçı, muhafazakar, geleneksel, hatta sanatçı... Eşcinselliğin kabul edilmesi için, eşcinsellerin toplumsal vasıflarının mı olması gerekiyor? Vasfı olmayan heteroseksüellerin cinsel yönelimlerinin kabul edilmemesi durumu söz konusu olabiliyor mu? Doğal bir kimliği-eşcinselliği kabul ettirmek için heteroseksizme uygun yaşamak da, heteroseksizmin ayrımcı bakış açısı kadar arızalı değil mi? Eşcinsellerin normal kabul edilebilmesi için herhangi bir toplumsal kritere veya bilimsel kanıta değil, gerçek bir demokrasiye ihtiyaç var. Bu demokratik seviyeye nasıl gelinecek; LGBTİ'lerin kendileriyle tam anlamıyla barışmalarıyla; heteroseksist sisteme heteroseksistçe primler vererek değil!

Denizli LGBTİ ve Aileleri olarak çok yüksek katılımlı buluşmalarımızdan birini daha gerçekleştirdik. Sanırım 45 kişi civarındaydık. Artık her buluşmamıza kendimizi tanıtarak başlamamız olağan hale geldi. Başta Tıp Fakültesi olmak üzere, Turizm, İşletme, İktisat, Çalışma Ekonomisi, Siyaset, Felsefe, Sınıfı Öğretmenliği, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği, İnşaat Mühendisliği, Teksti Mühendisliği gibi bölümlerden Pamukkale Üniversitesi öğrencileri ağırlıktaydı. Tabi cinsel yönelim olarak eşcinseller, transseksüeller, biseksüeller... vardı. Bu hafta belli bir konumuz yoktu; laf lafı açtı ve karşılıklı tartışma şeklinde bir sohbet ortamı oluştu. Askerlikte eşcinsellik, eşcinsellerin açılımı, heteroseksüellerdeki eşcinsellik algısı, nasıl bir eşcinsellik, eğitim hayatında eşcinsellik, geleneksel yapının eşcinselliğe etkisi, eşcinsel oluşumların eşcinselliğe önyargılı bakış açısını yıkma etkisi, homofobinin nedenleri gibi konuları tartıştık. Bu arada proje çalışmalarımız konuyla ilgili kişiler tarafından yürütülüyor...

Toplantımızdan sonra kafamda oluşan kişisel düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Her hafta artarak katılımlarımız devam ediyor. Çok güzel bir şey bence bu. Çünkü en azından kendi içimizde bir çeşit varoluş. O yüzden kıymetini bilmeliyiz ve yanlış anlaşılmalara meal vermemeliyiz; en azından kendi adıma, yanlış anlaşılmalara sebep olabilecek perdelerden akor basmamalıyız diye düşünüyorum. Buluşmaya katılan dostlarımızın iyi niyetinden de asla şüphem yok. Herkes düşüncelerini açıklayabilmeli; düşüncelere eleştiriye de sağduyuyla yaklaşabilmeli. Benim yapımda doğru bulmadığım şeyleri dile getirebilmek gibi baskın bir karakteristik özellik var. Bunu da sağlıklı bir noktaya ulaşabilmek adına yapıyorum aslında; sırf karşıtlık olması gibi bir durum kesinlikle söz konusu bile olamaz. Ben şuna inanıyorum. Doğruluk veya yanlışlık göreceli bir kavram olabildiği gibi hiç kimsenin özgürlük anlayışı da kimseninkiyle uyuşmaya bilir; bazılarının toplumsal varoluşu en önemli özgürlük sayılabilir ve bazıları bu varoluşu içinde bulunulan koşullara göre gerçekleştirebilir ama bu şekilde bir özgürlük herkese uymayabilir. Daha açık konuşmak gerekirse, herkesin LGBTİ'liği dine, geleneksel yapıya, vesaireye göre ve toplumsal kabul için çoğunluğa uymak şeklinde olmayabilir. Bu toplumsal veya bireysel oluşla alakalı bir durumdur bana göre; kişi en ötekisidir ama toplumsal bir ahlak anlayışına göre varolmayı en doğru kabul edebilir ama kişi de kendisini en ötekisi olarak hissetmezken bile bireysel olarak varolmayı en doğru kabul edebilir. Demek istediğim, herkesin doğrusu kendinedir ve bu tek doğru değildir. Herkes herkesin doğrusuna saygı gösterebilir ama bu da yeterli olmayabilir. Öncelikle kendi kafamızda hazmedebilmeliyiz en uçları, en ötekileri, en toplum dışındakileri ki, ucu kendimize dokunduğu zaman, içimizde uyuttuğumuz korkularımız, nefretlerimiz zarar verici boyutta tepkimesin. Herkes homofobik veya transfobik değilim diyebilir ama hiçbir etki ve koşula rağmen mi homofobik veya transfobik değiliz? Sevgilimizi bir eşcinsele kaptırınca, çocuğumuz eşcinselliğini itiraf edince de aynı derecede homofobik olmayabilir miyiz? Daha daha açık konuşmak gerekirse, eşcinsellik veya transseksüelliğin kabulü, normalliği, sadece uygulamada değil, kafamızın içinde bile heteroseksist değerler üzerinden olmamalı. Daha anlaşılır şekilde konuşmak gerekirse eşcinsellik, transseksüellik gibi ötekileştirilmiş kimlikler, din, aile, ahlak gibi kavramlar üzerinden çok sağlıklı bir şekilde kendini gerçekleştiremez. Yani heteroseksist yapının izin verdiği ölçüde özgür ve de eşit haklara sahip bir LGBTİ'lik olamaz. İnsanların varoluş şekli çevresel faktörlerin etkisine göre de olabilir ama bu daha çok kişisel özgürlük yapısı(!) ve anlayışıyla alakalı kanımca. LGBTİ'lerin ne kadar görünür olduğundan, yasal haklarına sahip olmasına kadar bir çok şeyin, içinde bulunulan koşullar da belirleyicisidir mutlaka ama kişinin bireysel etkisi de çok belirleyici bence.

İnsan çok kısa sürede, çok şey anlatmak isteyince, cümleleri yarım kalabiliyor ve yanlış anlaşılabiliyor. Oysa paylaşarak, dönüşümlerimizi gerçekleştirebiliriz; kimimiz bireysel özgürlük babında, kimiz de sosyoloji babında. Doğru olan bilimsel gerçeklerdir ama toplumsal yapıyı da birden yok sayamayız tabi ki. Bazılarına haksızlık etmiş olabilirim son cümlemle. Toplumsal yaşam olmadan insan kendini var edemez ve hiçbir şeyin anlamı olmayabilir ama o toplumsallık bireysel özgürlüklere saygı gösterildiği ölçüde doğru bir toplumsallıktır. Gene aynı noktaya geliyoruz; çoğunluğun anlayışına göre toplumsallık ve varoluş tam anlamıyla tatmin edici olmayabilir, bence kesinlikle olmaz da.

Buluşmalarımızın en güzel tarafı şu; bir anda karşıtlığı yok edemeyeceğiz ama karşı olunarak varolmak da çok önemli olduğu için başarıdır. LGBTİ'lere atılan her adım da bir başarıdır. O yüzden buluşmalarımıza gelen hetero arkadaşlarımızı tebrik ediyorum. Mesela Gezi olaylarındaki sanıklardan bir tanesi, “Gezi’de her yerde LGBTİ’ler en öndeydi. Devlet onlara darbe girişimiyle dava açmadı, çünkü LGBTİ’leri resmen tanımak istemedi” demiş. Çok doğru söylemiş. O yüzden heteroseksistçe varolmak yerine, karşı olunarak varolmak, daha gerçek anlamda varolmaktır. Yani varoluşumuza katkı sağlayan kişisel artı özelliklerimiz olmadan en öteki tarafımızla kabul edilmeliyiz bence. "Dünyayı kurtaran adam"ın eşcinselliğini elbette görmezden gelecektir heteroseksist dünya. Bence boşta gezen bir eşcinselin topluma göre ahlaksız sayılabilecek boyuttaki tarzıyla kabul edilmesidir gerçek anlamdaki kabul ediliş. Mesela ben 20 sene çalıştım ve patronumun gözüne çalışma disiplinimle girdim diyebilirim. Ben işten ayrılırken eşcinsel olduğumu dile getirmek nasıl bir kabul ediliştir. Tamam eşcinsel olduğum biliniyordu ama eşcinsel olarak varolmuyordum ki; eşcinselliğim görünürlüğü çevreyi rahatsız edici boyutta değildi ki. Bir eşcinsel olarak eşit haklarımla görünür olamadım çünkü. Heteroseksizmi rahatsız etmeyecek boyutta bir varoluştu benimki. Bu da bir varoluş sayılmaz ve gerçek anlamda bir kabul ediliş değildir.

Eşcinselliğe "tercih" denilmesine dil alışkanlığı deniyor ya, aslında hiç de öyle değil. Gerçekten sonradan tercih edildiğine dair heteroseksistçe bir kodlama var beyinlerde. Mesela eşcinsellerin belli bir yaştan sonra açılmaları ve görünür olmalarının bir tercih olarak anlamdırılması gibi. Doğuştan deniyor ama belli bir yaştan sonra açılım ve görünürlük tercih algısı ve tanımlamasına sebep oluyor. Tabi eşcinsellerin ancak belli bir yaştan sonra görünür olmasının sebebi de, toplumsal erkekliğin ve kadınlığın çocukluktan itibaren beyinlere tek normal cinsiyetmiş gibi işlenerek dolaylı da homofobinin oluşturulması. Direkt homofobiyi hesaba katmıyorum bile.

Bir arkadaşın dediği gibi de değildir eşcinselliğin normal karşılanması; yani eşcinselliğin bilimsel olarak kanıtlanmasıyla çok da alakalı değildir eşcinselliğin kabulü. Çünkü eşcinselliği hastalık olarak tanımlayan da heteroseksizm, iyileştirmeye çalışanda, yarın genetiKsel olduğunu ispat edecek olan da. Oysa nasıl heteroseksüelliğin böyle tanımlamalara ve ispatlara ihtiyacı yoksa, eşcinselliğin de olmamalıdır. Eşcinseliğin normal olarak kabul edilmesi tamamen demokrasiyle alakalı olmalıdır; şu anki gelinen nokta-eşcinselliğin bir nebze kabul edilirliği de demokrasiyle alakalıdır. Daha düne kadar eşcinselliğe hastalık gözüyle bakanların, şimdi eşcinsel dostu olmasının bilimsel kanıtlarla ne alakası olabilir ki; içindeki demokratik anlayışın dönüşümüyle alakalı. Bu-demokratik dönüşümü sağlayamayan insana, sen eşcinselliğin doğallığını bilimsel olarak ne kadar kanıtlarsan kanıtla, o, olaya tabusal ve ahlaksal olarak bakmaya devam edecektir. Dini bakış açısına göre eşcinseller bir sınavda değil mi?! Öte dünya için teste tabi tutulan bir kimliği hangi kanıt normalleştirebilir? Bu bir örnekti mesela. Buna benzer ahlakçı bakış açılarını, demokratik değişim sağlanmadığı sürece değiştirmek mümkün değildir. Eşcinsellerin bilimsel kanıta değil, gerçek bir demokrasiye ihtiyacı var kabul edilebilmek için.

Eşcinselliğe destek, eşcinselleri eşcinselliklerinden vazgeçirerek; kendilerini cinsel olarak gerçekleştirmelerini engelleyerek değil, eşcinsel olmayanların içlerindeki her ne sebeple olursa olsun karşıtlıklarını yenerek mümkündür. Karşıtlık homofobidir ve aşılabilir ama eşcinsellik doğal bir yapıdır ve değiştirilmesi, ondan vazgeçilmesi söz konusu bile olamaz. Her zaman dile getirdiğimiz gibi heteroseksizm ve homofobikler, eşcinselliğin cinselliğine karşılar. Cinsel özgürlük gelse, eşcinsellik zaten normal karşılanır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder