16 Aralık 2013 Pazartesi

Tamam mıyız; Heteroseksist bir dünyada herkes tamamlanabilir ama eşcinseller asla!


Tamam mıyız kanki?

Çağan Irmak'ın "Tamam mıyız?" filmine gitmeden, sadece yaptığı röportaja dayanarak bir yazı yazmıştım. Yazının başlığı da "Cinselliksiz erkekler arası aşk"tı. Tabi direkt ve üstünkörü bir bakış açısına göre, filmin bu başlıkla bir alakası yok. Önce filmle ilgili bir-iki şey söylemek istiyorum filmi eşcinsellik açısından irdelemeden önce. Filmi çok beğendim. Çünkü Çağan Irmak'ın sinema dilini seviyorum. Çünkü çok sade olduğu için çok anlaşılabilir oluyor. Bu sadelik ayrıca filmini izlerken insanı hiç yormadığı gibi, filmin içine çekiyor izleyiciyi. Bir solukta izledim bu yüzden filmi. Oyuncular çok iyiydi. Özellikle yan karakterler. Başrolleri zaman zaman eksik bulsam da, aslında bu anlatımın yeterli olmamasından değil, sinemadan tiyatro profesyonelliğinde bir anlatım dili beklememizden. Oysa hayatı tiyatro gibi mükemmel bir dille yaşamıyoruz ki. Sinemanın anlatım dili bile aslında hayatımıza göre çok çok profesyonel kalıyor. Yalnız şunun altını da çizmeden geçemeyeceğim. Gerçekten Türk dizi sektörü profesyonellik açısından çağ atlamış. Hani hep oyuncular falan der ya, "Sinema başka" diye. Hayır hiç de başka değil. Ben Türk filmlerini izleyince, Türk dizilerinden daha üstün bir şey göremiyorum. Türk dizilerinin gerçekten her bölümü bir sinema tadında ve kalitesinde. Şu anda Yeşilçam, TV ekranlarında devam ediyor aynen. Mesela sinema yıldızları yok, dizi yıldızları var artık... Filmi beğendim ama, sanırım sinemadan beklentim çok yüksek olduğundan, hep bir şeyler eksik kalıyor. Çünkü her şey doğasına uygun değil, Türkiye'ye uygun anlatılıyor. Türkiye'de yaşıyor olabiliriz ama Türkiye standartlarına göre mi yaşamak zorundayız. Aynı konu homofobik olarak adlandırılan Hollywood'da çekilseydi, film daha evrensel boyutta olurdu. Ne yazık ki bazı şeylerin üstü kapalı anlatılması, filmi izleyicinin hayal gücüne bırakmıyor, tam aksine kısırlaştırıyor, korkak, ürkek bir film haline getiriyor. Ve mesajını net vermediği için de görevini yerine getiremiyor. Çünkü yok sayılan hayatların yok sayılması gerektiğini pekiştiriyor bu ürkeklik, korkaklık. Bu sadece benim düşüncem değil, filmi izleyen başkalarının da. Cesur bir film değil. Bu yönetmenin kişisel tavrı mı, yoksa talebin kaldırabileceği kadar bir sunum mu bilemeyeceğim. Filmin konusu olan ötekileştirilen eşcinsellik karakterinden bahsediyorum. Özürlülük bağıra bağıra kendini anlatıyor ama eşcinsellik eller, kollar ve bacaklardan ibaret. Filmde eşcinsel aşkın sadece eli-kolu-ve bacağının görülmesi belki özürlünün gövdesini tamamlamak amacıyladır ama bana eşcinselliğin gerçek doğasının anlatılmasından çekinilmiş gibi geldi. Filmin konusu aşk da değil, seks de ama eşcinselliğin lanetlenmesinin sebebi cinsellikse, bundan korkulmaması gerekirdi. Bedensel özürlülüğün insanlara verdiği ağırlık nasıl anlatılıyorsa, eşcinsellerin ötekileştirilme sebebi de görselleştirilmeliydi. Neden mi?

Bana sorsanız "Eşcinsellik mi daha ağır, bedensel özürlülük mü?" diye, tartışmasız bedensel özürlülük derim. Çünkü bedensel özürlülüğü tamamalayabilmek o kadar kolay değildir. Ben tamamlanamazdım şahsen. Ama şöyle bir gerçek var. Doğuştan özürlü olmanın yükü gerçekten hem kişinin kendisi açısından, hem de taşıyan açısından çok ağırdır ama bu yükün altına girmekten ve kabullenmekten başka da çare yoktur. Bu yükün altındakilerin psikolojisi hakkında ahkam kesmek hiç de doğru olmayacağı için, bu konuda yorum yapmayacağım. Ama insanın doğal yapısından dolayı, bedensel özürlülük kadar olmasa da, her gün yarım hissedilmenin, BEDENSİZ olmanın ne demek olduğunu anlayabilir misiniz? Fiziksel özürlü olmak kolsuzluk, bacaksızlık olabilir ama heteroseksist bir dünyada eşcinsellik bedensizlik, yaşamın ana noktası olan gövdesizlik gibi bir şeydir. Bütün ötekileştirilenler bir şekilde tamamlanabiliyor ama eşcinseller, eşcinselleri anlayanlar tarafından bile tamamlanamıyorlar. Filmde eşcinsel karakter nasıl tamamlandı dersiniz, tamamlandı mı? Bence hayır. Bedensel özürlüyü tamamlayarak mutlu olmaya çalıştı sadece. Eşcinsel bedensel özürlüye hayat verdi ama eşcinsel başkasının mutluluğuyla yetindi. Biz eşcinsellere layık görülen işte bu. Filmde eşcinsel karakter Temmuz kendi cinsini sevdiğini anlatırken, bedensel engelli karakter İhsan "Olsun"diyor ya. Biz eşcinsellere reva görülen de işte bu kadarlık; Olsun! O da kabul edişten çok belki konunun deşilmemesi için. Peki eşcinsellik, eşcinseller için hayatlarını eşcinselce yaşamaktan vazgeçerek, sadece normal karşılanmak mıdır? Üstelik hayatını doğasına uygun yaşamaMAsı için hiçbir sebep yokken. Eşcinselliğin normal karşılanmaması için hiçbir sebep yokken, normal karşılanmakla yetinmek ama hayatımızı yaşayamamak, hayatımızı tamamlayamamak; Eşcinsellik anlayışı işte bu kadar oluyor ülkemizde. Eşcinseller var, eşcinsellik de var ama sanki birbirlerinden bağımsızlarmış gibi yaşanamadığı gibi, bir bütün olarak anlatılamıyor da. O yüzden heteroseksist bir dünyada herkes tamamlanabilir ama eşcinseller asla! Tabi bunda sadece anlatıcının suçu yok, anlamak isteyenin de, anlatılmak istenenin de beklentisi bu kadar. Her şey heteroseksizme uygun şekilde anlayacağınız. Tekrar altını çizeyim. Filmi çok beğendim ve bu bir film eleştirisi değil, eşcinselliğe eksik bakış açısından dolayı bir heteroseksizm eleştirisidir. Filmin iki konusundan biri eşcinsellik olmasına rağmen, yanılmıyorsam filmde eşcinsellik kelimesi hiç geçmiyor. Ülkemizin eşcinselliğe bakış açısına uygun olsun diye mi böyle yapıldı acaba? Eşcinsellerin de adı yok!

2 yorum: