15 Aralık 2013 Pazar

Erkeğin etek giymesi utanılacak bir şeyse, kadınlık gitsin intihar etsin!


EHangi amaçla olursa olsun, her söylemde erkeklik yeniden mi üretilmek zorundadır? Erkek egemen toplumda olağan karşılanabilir ama ben bu tür söylemleri cinsiyet ayrımcılığı olarak görüyorum ve hiçbir cinsiyete, hele ki kadınlara hiç yakıştıramıyorum. Belki bu söylemler cinsiyetçilik yapmak için yapılmıyor ve içselleştirilmiş erkek egemenliğinin tezahürü olabilir ama hangi amaçla söylendiğinden çok lafın nereye gittiğinin, nasıl anlaşıldığının, anlaşılacağının ve nelere mal olabileceğinin hesaplanarak konuşulması gerekir. Tabi erkek egemen bir toplumda erkeklik korunduktan sonra diğerlerinin gördüğü hasarın bir önemi yoktur. Öneminin olması için, illaki erkekliğe de dokunması gerekir bu hasarın ucunun. Mesela çevrelerindeki kadın cinsinin bir hasarı erkekliği rencide ediyorsa, erkeklerin o zaman umrunda olabilir kadınlar. Çevrelerinde olmadıktan sonra kadınlık bir ötekilik durumudur ve sen de söylemlerinle ötekileştirebilirsin onu direkt veya dolaylı bir şekilde.

Eski futbolcu Ümit Özat, "Galatasaray gruptan çıkarsa, etek giyer Kadıköy'de dolaşırım" demiş. Bu laf kadın ayrımcılığı konusunda o kadar ileriye giden bir laf ki, yenilir yutulur cinsten değil ne kadar sözünün eri olma durumunun bir referansı olsa da. Ne yani kadınlar etek giyerek utanılacak bir duruma mı düşüyorlar, yoksa kadınlık zaten ikinci sınıf bir cinsiyet de, giydiği kıyafetler de ötekileştirmeyi hak eden ikinci sınıflılığın bir sembolü mü?

Tabi erkek egemen bir toplumda kadınlar pantolon giyerek özgürlük, eşitlik adına erkeklerin bulunduğu üst sınıfa atladıklarını zannederlerse, erkeklerin etek giymesi de erkekleri bir basamak aşağıya düşürecektir. Kadınların erkeklik üzerinden varolmaya çalışmaları da aslında heteroseksizmi besleyen unsurların başında geliyor. Erkek egemen toplumda, kadınların erkekleşerek varolmaya çalışması kaçınılmaz bir durum olabilir ama olmamalı ve kadınlar erkekçe değil, kadınca varolmaya çalışmalı. Tabi kadınca derken de erkeğin kafasındaki şablondan bahsetmiyorum. Erkek egemen toplumda her varoluş ancak heteroseksistçe olabiliyorsa, bu bir varoluş değil, erkekliğe bir sığıntı olma durumudur ve erkek egemenliğini tescillemektir.

Cinsiyet ayrımcılığının bitmesi (eğer isteniyorsa), kadınların toplumsal cinsiyet kalıplarıyla erkek hegemonyasına hapsedilmesiyle değil, onların yanında yer alarak kadının heteroseksist zincirinin kırılmasıyla mümkündür. Kadının saçını, eteğini aşağılamakla da eşitlikten bahsedemeyiz. " 'Eşit' diyen kim?" diyebilirsiniz. Haklısınız! Kadınların yanında yer alarak cinsiyet ayrımcılığına bir nebze olsun duyarlılığı, ancak Batı'da ve günümüz jenerasyonunda görebiliyoruz. Günümüz gençleri etek giyerek falan karşı cinse destek olabiliyor ama geleneksel yapıyla yetişmiş ve kadınlığı erkekliğin bir alt unsuru olarak gören zihniyetten söylemsel olarak bile olsa kadına karşı duyarlılık beklemek şu aşamada çok zor.

Tabi Ümit Özat burada sadece heteroseksist sistemin bir yansıması. Asıl sorun toplumun kadına bakış açısı. Tabi bu bakış açısına heteroseksizmi yaşam tarzıyla destekleyen kadınlar da dahil. Kadına ikinci sınıf gözüyle bakan erkek açısını değiştirmek, erkeklerin bu konuda yumuşamasını bekleyerek değil, kadınların kendilerine kadın olarak saygı duymasıyla başlayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder